İşaratü'l İ'caz - page 428

'
¤n
Y
, arz edilenin levh-i Âlâda nakşedilen suretler ol-
duğuna işarettir.
(HaşİYe)
(1)
o
º«/
µn
?r
G o
º«/
?n
©r
dG n
âr
fn
G n
?s
fp
G Én
æ`n
à r
ªs
?n
Y Én
e s
’p
G B É n
æn
d n
ºr
?p
Y n
’ n
?n
fÉn
ër
Ñ° o
S
(2)
n
Ú/
ªn
dÉn
©dr
G u
Ün
Q ! o
ór
ªn
ër
dG p
¿n
G r
ºo
¡j'
ƒr
Yn
O o
ôp
N'
Gn
h
®
HaşİYe:
İntihabım olmayarak, ihtiyârsız bir tarzda, âdeta umum sözle-
rin ve Mektupların ahirlerinde şu ayet,
(3)
o
º«/
µ
n
ër
dG o
º«/
?n
©r
dG n
âr
`fn
G n
?s
fp
G Én
æ`n
àr
ªs
?`n
Y Én
e s
’p
G BÉn
æ`n
d n
ºr
?p
Y n
’ n
?n
fÉn
ër
Ñ°o
S
bana söylettiril-
miş. Şimdi anladım ki, tefsirim de, şu ayet ile hitam buluyor. demek,
inşaallah, bütün sözler hakikî bir tefsir şu ayetin bahrinden birer cet-
veldir; en nihayet, yine o denize dökülüyorlar. Şu tefsirin hitamında,
güya her söz manen şu ayetten başlıyor. demek o zamandan beri, yir-
mi senedir daha şu ayeti tefsir ediyorum, bitiremedim ki, tefsirin ikinci
cildini yazayım.
saİD NURsÎ
Allah’ın avn ü inayetiyle ümidimin, iktidarımın fevkinde şu tercümeyi
iyi kötü yaptım; noksanları çoktur, müellifçe ıslahları lâzımdır. zaten, onun
himmetiyle bu kadarını ancak yapabildim; yoksa nazm-ı kur’ân’daki icazlı
olan i’cazı, kısa ve veciz olarak beyan eden bu tefsiri sönük, kör bir fikir-
le tercüme etmek, Abdülmecid’in işi değildir. Yine onun fart-ı şefkatinden
himmeti yetişti, ikmaline muvaffak oldum.
MüellifinKüçükKardeşiveNurTalebesiAbdülmecid
âdeta:
sanki.
ahir:
sonu, son kısmı.
arz:
sunma, bildirme.
avn:
yardım.
ayet:
Kur’ân cümlesi.
bahir:
deniz.
beyan:
anlatma, açıklama.
cetvel:
su kanalı, kanal.
fart-ı şefkat:
şefkatte aşırılık, aşırı
şefkat, acıma.
fevkinde:
üstünde.
güya:
sanki.
hakikî:
gerçek.
haşiye:
dipnot.
himmet:
çalışma, çabalama, gay-
ret gösterme.
himmet:
manevî yardım, ihsan,
lütuf.
hitam:
son, nihayet.
ıslah:
iyi duruma getirme, iyileş-
tirme, düzeltme.
icaz:
az sözle çok mana ifade et-
me.
i’caz:
mu’cizelik, insanların
benzerini yapmaktan âciz kal-
dıkları şeyi yapmak.
ihtiyârsız:
irade ve istem dışı.
ikmal:
tamamlama, bitirme.
iktidar:
güç yetme, bir işi ger-
çekleştirmek için gereken
kuvvet.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
inşaallah:
Allah izin verirse.
intihap:
seçme.
levh-i Âlâ:
en yüksek ve yü-
ce levha.
manen:
mana bakımından,
manaca.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
müellif:
eser telif eden, yazan.
nakşetmek:
işlemek, resmet-
mek.
nihayet:
en sonunda.
suret:
surat, yüz, çehre.
tarz:
biçim, şekil.
tefsir:
yorum, şerh.
umum:
bütün, hepsi.
veciz:
kısa ve özlü söz.
1.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgi-
miz yoktur. Sen herşeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Suresi: 32.)
2.
Duaları şu sözlerle sona erer: “Ezelden ebede kadar her türlü hamd ve övgü, şükür ve min-
net, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” (Yunus Suresi: 10.)
B
akara
S
ureSi
| 428 | İşaratü’l-İ’caz
1...,418,419,420,421,422,423,424,425,426,427 429,430,431,432,433,434,435,436,437,438,...576
Powered by FlippingBook