melâikededilerki:“Senihernekaistentenzihve
bütünsıfât-ıkemaliyeilemuttasıfolduğunuikrar
ederiz.Seninbizeöğrettiğinilimdenbaşkabirilmi-
mizyoktur.Herşeyibiliciveherkimseyeliyakatine
göreilimveirfanihsanediciSensin.”
Cenab-ıHakdediki:“Yââdem!Bunlarınisimle-
rinionlarasöyle!”
Vaktakiâdem,isimlerinionlarasöyledi;Ce-
nab-ı Hakdediki:“Sizedemedimmi,semavatve
arzıngaybınıbilirimvesizinâdemhakkındalisanla
izharettiğinizivekalbengizlediğinizibilirim.”
Mukaddeme
Bu talim-i esma meselesi, ya Hazret-i Âdem Aleyhis-
selâmın melâikenin inkârlarına karşı mu’cizesi olup, me-
lâikeyi inkârdan ikrara icbar etmiştir; yahut melâikenin
hilâfetine itiraz ettikleri nev-i beşerin, hilâfete liyakatini
melâikeye kabul ettirmek için izhar ettiği bir mu’cizedir.
EyArkadaş!
Her şeyin kitab-ı Mübin’de mevcut olduğunu tasrih
eden
(1)
m
Ú/
Ñ o
e m
ÜÉn
à` p
c
?/
a s
’p
G ¢ m
ùp
HÉn
j n
’n
h m
Ör
Wn
Q n
’n
h
ayet-i kerî-
mesinin hükmüne göre, kur’ân-ı kerîm, zahiren ve bâ-
tınen, nassen ve delâleten, remzen ve işareten her za-
manda vücuda gelmiş veya gelecek her şeyi ifade ediyor.
Buna binaen, gerek enbiyanın kıssa ve hikâyeleri, gerek
arz:
yer, dünya.
ayet-i kerîme:
Kur’ân’ın aye-
ti; azamet ve şerefi olan ayet.
bâtınen:
dâhilen, iç yüzünde,
içinden olarak.
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
cenab-ı Hak:
hakkın ta kendi-
si olan şeref ve azamet sahibi
Allah.
delâlet:
delil olma, gösterme;
alâmet, işaret.
enbiya:
nebîler, peygamber-
ler.
gayp:
gizli olan, görünmeyen
şeyler ve âlemler.
hilâfet:
halifelik, Allah adına
ve yine Onun izniyle yaratıl-
mışlar üzerinde çeşitli tasar-
ruflarda bulunma.
hükmüne:
yerine, değerine.
icbar:
zorlama, zorla ve isteği
dışında yaptırma.
ihsan:
bağışlama, ikram etme,
lütuf.
ikrar:
saklamayıp açıktan söy-
leme. inancını, fikrini açığa
vurma.
ilim:
bilgi, marifet.
inkâr:
reddetme, inanmama,
kabul ve tasdik etmeme.
irfan:
bilme, biliş, anlayış, vu-
kuf.
işareten:
işaret ederek, belir-
terek.
itiraz:
direnme, karşı koyma.
1.
Yaş ve kuru ne varsa apaçık bir kitapta yazılmıştır.. (En’am Suresi: 59.)
İşaratü’l-İ’caz | 419 |
i
nSanın
Y
araTılışı
izhar:
gösterme, açığa vurma.
kalben:
kalb ile, kalbden; içten ve
samimî olarak.
kıssa:
anlatılan olay, hikâye.
Kitab-ı Mübin:
Kur’ân-ı Kerîm.
liyakat:
lâyık olma, ehliyet.
melâike:
melekler.
mesele:
konu.
mu’cize:
benzerini yapmaktan in-
sanların âciz kaldığı şey.
mukaddeme:
başlangıç.
muttasıf:
vasıflandırılan, sıfatla-
nan.
nâs:
insanlar.
nekais:
eksiklikler, noksanlıklar;
eksikler, noksanlar.
nev-i beşer:
insanoğlu, insanlar.
remzen:
remiz ile, işaret ederek,
işaretle.
semavat:
semalar, gökler.
sıfât-ı kemaliye:
olgunluk belirti-
si olan vasıflar.
talim-i esma:
Cenab-ı Hak tarafın-
dan Hz. Âdem’e (
AS
) isimlerin öğ-
retilmesi.
tasrih:
açıkça ifade ederek şüphe
ve tereddütleri silme.
tenzih:
Allah’ı şanına lâyık olma-
yan şeylerden, her türlü eksik ve
noksandan uzak ve yüce tutma,
münezzeh sayma.
vakta ki:
ne vakit ki, ne zaman ki,
o zaman ki, olduğu vakit.
zahiren:
görünüşte.