İşaratü'l İ'caz - page 414

(1)
r
øn
e
, beşerden kinayedir. kinayenin tasrihe sebeb-i
tercihi, melâikenin maksadı, beşerin şahsiyeti olmayıp,
ancak kendilerine sakil, ağır gelen bir mahlûkun Allah’a
isyan etmesine işarettir.
(2)
o
ó°p
ùr
Øo
j
: “Fesad”ın “isyan”a bedel zikri, isyanlarının
nizam-ı âlemin fesadına sebep olacağına işarettir. de-
vam ile teceddüdü ifade eden muzari sigasıyla fesadın
zikredilmesi, melâikenin asıl istemedikleri ve inkâr ettik-
leri, ancak isyanlarının devam ve istimrar ile vukua gele-
ceğine ait olduğuna işarettir. Melâike, beşerin isyanları-
nın devam ve istimrarını, ya Cenab-ı Hakkın ilâmıyla bil-
mişlerdir veya levh-i Mahfuza bakıp ondan almışlardır;
veyahut insanlardaki kuvve-i gadabiye ve şeheviyeden
anlamışlardır.
(3)
Én
¡«/
a
: kuvve-i şeheviye ile arzda fesat hâsıl olur; kuv-
ve-i gadabiyenin tecavüzüyle katl ve kıtale mahal olur.
Hâlbuki, arz takva üzerine tesis edilmiş bir mescit hük-
mündedir.
h
ise, fesat ile sefk gibi iki rezileyi birbirlerine atıf ve
cem eder. Çünkü, fesat sefk-i dimâe sebeptir.
(4)
o
?p
Ø°r
ùn
j
’nün
(5)
o
?o
àr
?n
j
’ye tercihen zikrinden anlaşılıyor
ki; sefk, zulmen yapılan katldir. Bu ise, fesada daha mü-
nasiptir. Çünkü, katlin ifade ettiği mana, katlin mübah
arz:
yer, dünya.
atıf:
bağlamak, yüklemek.
bedel:
karşılık.
beşer:
insan, insanlık.
cem:
toplama, bir araya getirme.
cenab-ı Hak:
hakkın ta kendisi
olan şeref ve azamet sahibi Allah.
fesat:
bozukluk, karışıklık, nifak.
hâsıl:
meydana gelme, ortaya çık-
ma.
hükmünde:
değerinde, yerinde.
ilâm:
bildirme.
inkâr:
reddetme, saklama, gizle-
me.
istimrar:
sürme, sürüp gitme, uza-
yıp gitme.
isyan:
başkaldırma, itaatsizlik,
emre karşı gelme.
katl:
öldürme, katletme.
kıtal:
vuruşma, dövüşme, birbirini
öldürme.
kinaye:
maksadı, kapalı bir şekil-
de ve dolaylı olarak anlatan söz.
kuvve-i gadabiye:
hiddet, öfke
duygusu.
kuvve-i şeheviye:
cinsî istek duy-
gusu, dünya zevklerine istek duy-
gusu; yeme, içme, konuşma, uyu-
ma istek ve hissi gibi kabiliyetler.
levh-i Mahfuz:
korunmuş levha,
Allah’ın ezelî ilmiyle kâinatta ol-
muş ve olacak şeylerin yazılı oldu-
ğu levha.
mahal:
yer.
mahlûk:
yaratık, Allah tarafından
yaratılmış olan.
mana:
anlam.
melâike:
melekler.
mescit:
namaz kılınacak yer, ca-
mi, ibadet edilecek yer.
muzari:
geniş zaman; Arapçada
şimdiki zamanla geniş zamanı bir-
den ifade eden fiil kipi.
mübah:
işlenmesinde günah veya
sevap olmayan şey.
münasip:
uygun.
nizam-ı âlem:
Cenab-ı Hakkın kâ-
inata koymuş olduğu düzen, dün-
ya düzeni.
rezile:
fenâ, kötü huy.
sakil:
sıkıntılı, sıkıntı veren.
sebeb-i tercih:
tercih etme sebe-
bi, üstün tutma nedeni.
sefk:
kan dökme.
sefk-i dimâ:
kan dökme, kan dö-
kücülük.
siga:
kip, fiilin çekiminden meyda-
na gelen; şahıs, zaman ve vasfı
değiştiren hâl.
şahsiyet:
kişilik.
takva:
Allah korkusuyla dinin
yasak ettiği şeylerden kaçın-
ma, Allah’ın emirlerini tutup
azabından korunma.
tasrih:
açık açık söyleme,
açıktan açığa bildirme, açıkça
anlatma.
tecavüz:
sınırını aşma.
teceddüt:
tazelenme, yeni-
lenme.
tercihen:
tercih ederek, önce-
likli olarak.
tesis:
kurma, meydana getir-
me.
vuku:
olma, meydana gelme.
zikir:
anma, bildirme.
zulmen:
zulümle, haksızlıkla,
zulmederek.
1.
Kimse. (Bakara Suresi: 30.)
2.
Fesad çıkarıyor. (Bakara Suresi: 30.)
3.
Onda. (Bakara Suresi: 30.)
4.
Kan döker. (Bakara Suresi: 30.)
5.
Öldürür.
B
akara
S
ureSi
| 414 | İşaratü’l-İ’caz
1...,404,405,406,407,408,409,410,411,412,413 415,416,417,418,419,420,421,422,423,424,...576
Powered by FlippingBook