Arkadaş!
Melâikenin vücudunu tasdik ve kabul etmek imanın
rükünlerinden biridir. Birkaç makamda bu rüknü ispat ve
izah edeceğiz.
BirinciMakam
Arzın, ecram-ı ulviye nispeten pek küçük ve süflî oldu-
ğu hâlde canlı mahlûkatla dolu olduğunu görüp âlemin
de nizam ve intizamına dikkat eden insan, ecram-ı ulvi-
yenin de, o yüksek burçlarında, hayatlı sakinleri olduğu-
na kat’î bir şekilde hükmeder.
evet, o burçlarda melâikenin vücudunu kabul etmeyen
adamın meseli, şöyle bir adamın meseline benzer: o
adam, büyük bir şehre giderken, şehrin bir kenarında
pek küçük bir binaya tesadüf eder. Bakar ki, insanlarla
doludur. Ve arsalarına bakar ki, canlı mahlûkatla dolu.
Ve gıdalarına bakar ki, nebatat, balık vesaire gibi hayat
şartları yerindedir. sonra bakar ki, pek uzakta milyonlar-
ca apartmanlar, köşkler var; aralarında uzun uzun mey-
danlar, tenezzühgâhlar bulunur. Fakat, o küçük binada-
ki insanların hayat şartları, o büyük binalarda bulunma-
dığından, o yüksek, müzeyyen sarayları sakinlerden boş,
hâlî olduğunu itikat eder.
Melâikenin vücudunu tasdik eden adamın meseli ise,
şöyle bir şahsın meseli gibidir: o adam, o küçük hane-
nin insanlarla dolu olduğunu görür görmez, bilâtereddüt,
o yüksek kasırların da hayat yeri ve onlarda da onlara
B
akara
S
ureSi
| 404 | İşaratü’l-İ’caz
âlem:
dünya, cihan.
arz:
yer, dünya.
bilâtereddüt:
tereddütsüz.
burç:
kule.
ecram-ı ulviye:
yüksekteki
kütleler, yıldızlar ve gezegen-
ler.
hüküm:
karar vermek, öyle
olduğuna inanmak.
iman:
inanç, itikat.
intizam:
düzenlilik, düzgün-
lük.
ispat:
kanıtlama, doğrulama.
itikat:
inanç, iman.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile
anlatma.
kasır:
saray, köşk.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
mahlûkat:
yaratıklar, Allah ta-
rafından yaratılanlar.
melâike:
melekler.
mesel:
örnek, benzer, numu-
ne.
müzeyyen:
ziynetlendirilmiş,
süslü.
nebatat:
bitkiler.
nispeten:
nispetle, kıyaslaya-
rak.
nizam:
düzen, düzgünlük; kai-
de, kanun.
rükün:
esas, kaide, prensip.
sakin:
bir yerde oturan.
süflî:
aşağılık, bayağı, adî.
şart:
koşul.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
tenezzühgâh:
gezinti yeri,
gam, keder ve sıkıntıyı gidere-
cek yer.
tesadüf:
rast gelme.
vesaire:
ve başkaları, bunun
gibileri.