İşaratü'l İ'caz - page 401

(1)
i'
ƒn
à°r
SG s
º o
K
’daki
(2)
s
ºo
K
arzın hilkatiyle semavatın tesvi-
yesi arasındaki Cenab-ı Hakkın ef’al ve şuunatının silsi-
lesine işarettir.
Ve keza, beşere menfaat hususunda, semavatın tesvi-
yesi arzın hilkatinden rütbece uzak olduğuna delâlet
eder.
İcaz ve ihtisar için,
(3)
i
u
ƒ°n
ùo
j r
¿n
G n
OGn
Qn
G
yerinde
(4)
i'
ƒn
à°r
Sp
G
denilmiştir.
i'
ƒn
à°r
Sp
G
kelimesinin istimali, burada mecazdır;
yani, hedefe kastını hasredip sağa sola bakmayanlar gi-
bi, semavatın tesviyesini irade etmiştir.
(5)
p
ABÉ n
ª s
°ùdG n
‹p
G
: Bu semadan maksat, semavatın madde-
si olan buhardır.
(6)
s
ø o
¡j
s
ƒn
°ùn
a
’deki
±
tefrîi ifade ettiğine nazaran, tesvi-
yenin istivaya bağlanması,
(7)
r
¿ƒo
µ`n
«n
a
’nun
(8)
r
øo
c
emrine
veya kudretin taallûku iradenin taallûkuna veya kazanın
kadere olan terettüplerine benziyor; ve takibi ifade etti-
ğine göre, mukadder bazı fiillere imadır.
takdir-i kelâm,
s
ø o
¡j
s
ƒ°n
ùn
a Én
¡n
æ`r
«n
H n
ôr
en
’r
G n
ôs
`Hn
On
h Én
¡n
ªs
¶n
fn
h Én
¡n
Ys
ƒn
f
(ilâahir) ’den ibarettir. Yani: “
Nevilereayırdı,tanzimet-
ti,aralarındalâzımgelenemirleri,tedbirleriyaptı,sonra
yeditabakayatesviyeetti
.”
icaz:
az sözle çok mana ifade et-
me.
ihtisar:
kısaltma, özetleme.
ilâahir:
sona kadar, sonuna kadar.
ima:
dolaylı, üstü kapalı ifade et-
me.
irade:
dileme, isteme, bir şeyi
yapma veya yapmama konusun-
da karar verebilme ve bu kararı
yerine getirme gücü.
istimal:
kullanma.
istiva:
birden çok şeyin birbirine
denk olması, eşit olma, müsavilik.
kader:
İlâhî hüküm; Cenab-ı Hak-
kın takdir ve tayin etmesi.
kasıt:
niyet, düşünce.
keza:
böylece, aynı şekilde.
kudret:
Allah’ın bütün varlığı çev-
releyen ezelî kuvveti.
mecaz:
bir kelimenin gerçek ma-
nasında kullanılamayıp, ilgi, alâka
ve benzerlik bağı bulunan başka
bir manada kullanılması.
menfaat:
fayda.
mukadder:
Allah tarafından ezel-
de takdir olunmuş.
nazaran:
göre, bakımından, baka-
rak, bakılırsa.
nevi:
çeşit.
rütbe:
sıra, derece, mertebe, pa-
ye.
semavat:
semalar, gökler.
silsile:
birbirini takip eden şeyle-
rin meydana getirdiği sıra.
şuunat:
şuunlar, keyfiyetler, hâl-
ler; işler.
taallûk:
ilişik, ilgi.
tabaka:
kat, katman.
takdir-i kelâm:
sözün kıymeti.
tanzim:
düzenleme, sıralama, ter-
tipleme.
tedbir:
önlem, yol, çare.
tefrî:
asıl meseleden türlü hü-
kümler ve dallar çıkarma, mesele-
yi dallandırıp budaklandırma.
terettüp:
sıralanma, sırasında ol-
ma, sırası gelme.
tesviye:
bir seviyeye getirme, ay-
nı düzeye getirme.
arz:
yer, dünya.
beşer:
insan, insanlık.
cenab-ı Hak:
hakkın ta kendi-
si olan şeref ve azamet sahibi
Allah.
delâlet:
delil olma, gösterme;
alâmet, işaret.
ef’al:
fiiller, işler.
fiil:
iş, hareket.
hasr:
yalnız bir şeye mahsus
kılma, vakfetme.
hilkat:
yaratılma, yaratılış.
husus:
mevzu, konu.
ibaret:
meydana gelen, olu-
şan.
1.
Sonra semayı da tanzim etti. (Bakara Suresi: 29.)
2.
Sonra. (Bakara Suresi: 29.)
3.
Düzene koymayı irade etti.
4.
Tesviye etti, düzenledi. (Bakara Suresi: 29.)
5.
Semaya. (Bakara Suresi: 29.)
6.
Onları düzenledi. (Bakara Suresi: 29.)
7.
Oluverir. (Yasin Suresi: 29.)
8.
Ol! (Yasin Suresi: 29.)
İşaratü’l-İ’caz | 401 |
i
nSan ve
k
âinaT
1...,391,392,393,394,395,396,397,398,399,400 402,403,404,405,406,407,408,409,410,411,...576
Powered by FlippingBook