anlaşılmış olur. o fasıklara raci olan
(1)
n
?p
BÄ '
`dho
G
’nin ifade
ettiği uzaklık ise; onların tarik-ı haktan uzaklıkları öyle bir
dereceye baliğdir ki, bir daha tarik-ı hakka rücuları müm-
kün olmayıp, bu yüzden zemme, tahkire müstahak ol-
duklarına işarettir.
Hasrı ifade eden
r
ºo
g
hasaretin onlara münhasır oldu-
ğuna delâlet eder. Hatta mü’minlerin bazı dünya lezzet-
lerinde hasaretleri, hasaret sayılmaz ve yine mü’minler-
den ehl-i ticaretin ticaretlerinde vaki olan zararları hasa-
ret değildir.
(2)
n
¿ho
ôp
°SÉn
îr
dn
G
’deki harf-i tarif, cinsi ve hakikati ifade
eder. Yani, “Hüsran görenlerin hakikatini, cinslerini gör-
mek isteyen varsa, onlara baksın.”
Ve keza, onların meslekleri mahz-ı hasarettir, başka
hasaretlere benzemiyor.
n
¿ho
ôp
°SÉn
îr
dn
G
hasaretin mutlak bırakılması, yani bir şeyle
takyit edilmemesi, hasaretin bütün envaına şamil oldu-
ğuna işarettir: Meselâ, vefa-i ahitte nakz ile hasaret etti-
ler; sıla-i rahimde kat’ ile, ıslahta ifsatla, imanda küfürle,
saadet-i ebediyede şekavetle yaptıkları hasaretler gibi.
ó
®
ò
meselâ:
örneğin.
meslek:
gidiş, tutulan yol, sistem.
mutlak:
kesin.
mü’min:
iman eden, inanan.
münhasır:
sınırlı, bir şeye veya
kimseye mahsus.
müstahak:
hak eden, hak etmiş.
nakz:
yapılan sözleşmeyi yok say-
ma, hükümsüz kılma.
raci:
dair, ait, alâkası olan.
rücu:
dönme, geri dönme.
saadet-i ebediye:
sonu olmayan,
sonsuz mutluluk.
sıla-i rahim:
ana, baba ve akraba-
yı ziyaret etme.
şamil:
içine alan, kapsayıcı.
şekavet:
şakilik, eşkıyalık, hay-
dutluk.
tahkir:
hakaret etme, küçük gör-
me, şeref ve haysiyetini incitme.
takyit:
kayıt ve şarta bağlama.
tarif:
bir şeyi bütün vasıflarını içi-
ne alacak şekilde anlatma.
tarik-ı hak:
hak ve hakikat yolu.
vaki:
meydana gelme, ortaya çık-
ma.
vefa-i ahit:
vefa, sözünü yerine
getirme.
zem:
yerme, kınama, ayıplama.
baliğ:
ulaşmış, erişmiş.
delâlet:
delil olma, gösterme;
alâmet, işaret.
ehl-i ticaret:
ticaretle yapan-
lar.
enva:
çeşitler, türler, neviler.
fasık:
Allah’ın emirlerine aykırı
hareket edip fesat çıkaran, kö-
tülüğü ve günah işlemeyi âdet
haline getiren.
hakikat:
gerçek, doğru.
harf-i tarif:
Arapçada, isimle-
rin başına gelen “elif” ve “lâm”
harfleri.
hasaret:
hasar, zarar, ziyan.
hasr:
yalnız bir şeye veya ki-
şiye mahsus kılma.
hüsran:
hayal kırıklığı.
ıslah:
iyi duruma getirme, iyi-
leştirme, düzeltme.
ifsat:
fesada uğratma, bozma,
karışıklık çıkarma.
iman:
inanç, itikat.
kat etmek:
kesmek, bölmek;
bir şeyi aşarak geçmek, yol al-
mak.
keza:
böylece, aynı şekilde.
küfür:
Allah’ın varlığına, birli-
ğine inanmama, müşriklik,
imansızlık.
mahz-ı hasaret:
zararın en
büyüğü, kaybın en fazlası, zi-
yanın tâ kendisi.
1.
Onlar. (Bakara Suresi: 27.)
2.
Hüsrana düşmüş olanlar. (Bakara Suresi: 27.)
İşaratü’l-İ’caz | 373 |
k
ur
’
ân
’
ın
i
fadeSindeki
i’
caz