İşaratü'l İ'caz - page 367

Ve keza, kendileri dalâlette oldukları gibi, ağızlarıyla
halkı da dalâlete sürüklediklerine işarettir.
(1)
Gk
Ò/
ã`n
c /
¬p
H i/
ór
¡n
jn
h Gk
Ò/
ã`n
c /
¬p
H t
?°p
†o
j
: Bu cümleden evvelki
cümlede
(2)
Gƒ o
æn
e'
G n
øj/
ò s
dn
G
mukaddem olduğuna nazaran, bu-
rada ona münasip olan
(3)
/
¬p
H i/
ór
¡n
j
’nin takdimi lâzımken
(4)
/
¬p
H t
?°p
†o
j
takdim edilmiştir. Çünkü, bu kelâmdan maksat,
inkâr edenlerin itirazlarını reddetmektir. Buna binaen,
/
¬p
H t
?°p
†o
j
kesb-i ehemmiyet ettiğinden, takdim hakkını ka-
zanmıştır.
Sual:
dalâlet yerine
(5)
t
?°p
†o
j
, hidayet yerine
(6)
i/
ór
¡n
j
;
yani, mastardan fiile olan udûlden maksat nedir?
Cevap:
Fiil-i muzari teceddüt ve istimrara delâlet etti-
ğinden, yirmi üç sene devam eden nüzul-i kur’ân’ın par-
ça parça teceddüdü nispetinde, onların zulmet-i küfriye-
lerine kat kat zulmetlerin ilâvesine sebebiyet verdiğine,
mü’minlerin de nüzulün teceddüdü nispetinde nur-i
imanlarının derece derece yükselmesine bais olduğuna
işarettir.
Ve keza, bu cümle
(7)
*G n
OGn
Qn
G B Gn
PÉn
e
(ilâahir) cümlesiyle
işaret edilen istifhama cevap olduğu için, her iki fırkanın
vaziyetlerini beyan etmek icap etmiştir. Ve bu icaba bi-
naen, mastara tercihen fiil zikredilmiştir. Yani, bir fırka-
nın vaziyeti dalâlet ötekisinin de hidayettir.
rekli, lüzum.
ilâahir:
sona kadar, sonuna kadar.
inkâr:
reddetme, saklama, gizle-
me.
istifham:
soru sorma sanatı, söze
kuvvet vermek için başvurulan
soru şeklinde ifade.
istimrar:
sürme, sürüp gitme, uza-
yıp gitme.
itiraz:
.
kelâm:
söz, lâfız.
kesb-i ehemmiyet:
önem kazan-
ma.
keza:
böylece, aynı şekilde.
maksat:
gaye.
mastar:
şahıs veya zaman göster-
meyen, fakat olumlu ve olumsuz
fiile (işe, oluşa) delâlet eden keli-
me.
mukaddem:
önde bulunan.
mü’min:
iman eden, inanan.
münasip:
uygun.
nazaran:
nispeten, kıyaslayarak,
göre.
nispet:
oran, ölçü.
nur-i iman:
iman nuru, Allah’ın
varlığına, yaratıcılığına inanmada-
ki gönül, kalb ve fikir aydınlığı.
nüzul:
Kur’ân’ın vahiy yoluyla Hz.
Muhammed’e indirilmesi.
nüzul-i Kur’ân:
Cenab-ı Hakkın
kelâmı olan Kur’ân-ı Kerîm’in indi-
rilmesi, insanlığa ihsan edilmesi ve
gönderilmesi.
red:
kabul etmeme.
sebebiyet:
sebep olma.
sual:
soru.
takdim:
arz etme, sunma.
teceddüt:
tazelenme, yenilenme,
yeni hale gelme.
tercihen:
tercih ederek, öncelikli
olarak.
udûl:
vazgeçme, dönme.
vaziyet:
durum.
zulmet:
karanlık.
zulmet-i küfür:
küfür karanlığı,
küfürden gelen karanlık.
bais:
sebep olan.
beyan:
anlatma, açıklama.
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
dalâlet:
iman ve İslâmiyetten
ayrılmak, azmak.
fırka:
topluluk, grup, cemaat.
fiil:
bir oluş, iş, hareket bildi-
ren kelimeler.
fiil-i muzari:
Arapçada şimdi-
ki zaman ve gelecek zamanı
ifade eden fiil kipi, geniş za-
man.
hidayet:
doğru inanç ve yaşa-
yış üzere olmak.
icap:
gerekme hâli, gerekli ol-
ma.
icap:
gerekme hâli, lâzım, ge-
1.
Onunla birçoğunu saptırır; birçoğunu da doğru yola iletir. (Bakara Suresi: 26.)
2.
İman edenler. (Bakara Suresi: 26.)
3.
Onunla doğru yola iletir. (Bakara Suresi: 26.)
4.
Onunla saptırır. (Bakara Suresi: 26.)
5.
Saptırır.
6.
Doğru yola iletir.
7.
Allah ne demek istedi? (Bakara Suresi: 26.)
İşaratü’l-İ’caz | 367 |
k
ur
ân
ın
i
fadeSindeki
i’
caz
1...,357,358,359,360,361,362,363,364,365,366 368,369,370,371,372,373,374,375,376,377,...576
Powered by FlippingBook