İşaratü'l İ'caz - page 359

fıskın ikinci sıfatı olan
(1)
n
?°n
Uƒo
j r
¿n
G =/
¬p
H *G n
ôn
en
G BÉ n
e n
¿ƒo
©n
£r
?n
jn
h
cümlesiyle işaret edilmiştir.
Ve keza, dünya nizamının bozulmasını intaç edip fe-
sat ve ihtilâle sebebiyet veren iki ihtilâlcidirler. Buna da-
hi, fıskın üçüncü sıfatı olan
(2)
¢p
Vr
Qn
’r
G ?p
a n
¿ho
ó°p
ùr
Øo
jn
h
cümle-
siyle işaret edilmiştir.
evet, fasık olan kimsenin
kuvve-iakliyevefikriyesi
iti-
dali kaybedip safsatalara düşerse, itikadata ait rabıtaları
kesmekle, hayat-ı ebediyesini yırtar atar.
Ve keza,
kuvve-igadabiyesi
hadd-i vasatı tecavüz
ederse, hayat-ı içtimaiyenin hem yüzünü, hem astarını
yırtar, altüst eder.
Ve keza,
kuvve-işeheviyesi
haddi aşarsa, heva-i nefse
tâbi olur, kalbinden şefkat-i cinsiye zail olur; kendisi ber-
bat olacağı gibi, başkalarını da berbat edecektir. Bu iti-
barla, fasıklar, hem nev’inin zararına, hem arzın fesadı-
na çalışmış olur.
(3)
n
¿h o
ô°p
SÉn
îr
dG o
ºo
g n
?p
= `Ä'
dho
G
: Bu cümle, evvelki cümlenin
neticesi ve aynı zamanda te’kididir. Şöyle ki:
evvelki cümlede ahdi bozmak, sıla-i rahmi kesmek,
arzda fesat yapmak gibi fasıkın cinayetlerini korkunç bir
şekilde söyledikten sonra, bu cümlede evvelki tehdit ve
korkuyu te’kit için, fasıkın cinayetlerinin netice ve ceza-
sını şöyle beyan etmiştir: “o fasıklar, ahiretlerini verip
nefsin zararlı ve günah olan istek-
leri.
ihtilâl:
isyan, ayaklanma, baş kal-
dırma.
intaç:
netice verme, sonuçlandır-
ma.
itibar:
bakımdan, sebepten.
itidal:
aşırı olmama, orta hâlde ol-
ma, ölçülülük.
itikadat:
inanışlar, inançlar, bağla-
nışlar.
keza:
böylece, aynı şekilde.
kuvve-i akliye:
akıl duygusu, akıl
hasleti.
kuvve-i gadabiye:
hiddet, öfke
duygusu.
kuvve-i şeheviye:
cinsî istek duy-
gusu, dünya zevklerine istek duy-
gusu; yeme, içme, konuşma, uyu-
ma istek ve hissi gibi kabiliyetler.
nevi:
çeşit, tür.
nizam:
düzen, düzgünlük; kaide,
kanun.
rabıta:
ilişki, bağ.
safsata:
gerçek dışı fikri karşı ta-
rafa kabul ettirmek için başvuru-
lan, görünüşte doğru gibi görün-
düğü hâlde gerçekte yanlış olan
kıyas.
sebebiyet:
sebep olma, icap ettir-
me, gerektirme.
sıfat:
vasıf, nitelik.
sıla-i rahim:
ana, baba ve akraba-
yı ziyaret etme.
şefkat-i cinsiye:
cinse ait şefkat;
aynı cinsten olanların birbirlerine
karşı duydukları merhamet, sevgi,
şefkat duygusu.
tâbi:
uymak, bağlanmak.
tecavüz:
sınırını aşma.
tehdit:
korkutma, gözdağı verme.
te’kit:
kuvvetlendirme, sağlamlaş-
tırma.
zail:
sone eren, yok olan.
ahiret:
dünya hayatından
sonra başlayıp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
ahit:
yemin, and.
arz:
yer, dünya.
berbat:
fena, kötü.
beyan:
anlatma, açıklama.
cinayet:
cana kıyma, katl ve-
ya bu derecede ağır bir suç.
evvel:
önce.
fasık:
Allah’ın emirlerine aykırı
hareket edip fesat çıkaran, kö-
tülüğü ve günah işlemeyi âdet
hâline getiren.
fesat:
bozukluk, karışıklık, ni-
fak.
fısk:
hak yoldan veya hak yo-
lundan çıkma, Allah’a karşı is-
yan etme.
fikriye:
fikir cinsinden, fikirle
alâkalı, fikre ait.
hadd-i vasat:
orta derece.
hayat-ı ebediye:
ebedî ve
sonsuz hayat, ahiret hayatı.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal ha-
yat, toplum hayatı.
heva-i nefis:
nefsin hevası,
1.
Allah’ın akrabalar ve mü’minler arasında riayet edilmesini emrettiği bağları keserler. (Ba-
kara Suresi: 27.)
2.
Ve yeryüzünde fesat çıkarırlar. (Bakara Suresi: 27.)
3.
Zarar ve hüsrana maruz kalanlar, ancak onlardır. (Bakara Suresi: 27.)
İşaratü’l-İ’caz | 359 |
k
ur
ân
ın
i
fadeSindeki
i’
caz
1...,349,350,351,352,353,354,355,356,357,358 360,361,362,363,364,365,366,367,368,369,...576
Powered by FlippingBook