İşaratü'l İ'caz - page 360

dünyayı aldıkları gibi, hidayeti dalâletle tebdil eden kafa-
sız adamlardır.”
Şimdiüçüncüvazifeyegeldik.Yanibuayetinihtiva
ettiğicümlelerinhey’etlerindenbahsedeceğiz:
evvelâ bunu bilmek lâzımdır ki: kur’ân-ı kerîm’in
ayetleri ve ayetlerin cümleleri ve cümlelerin hey’etleri,
saniye, dakika, saatleri sayan saatin milleri gibidirler.
Millerin her ikincisi birincisine yardım ettiği gibi; bir ayet
bir maksadı takip ettiği zaman, cümleleri de o maksadın
etrafında dolaşırlar. Cümlelerin hey’etleri dahi, cümlele-
rin izini takip ediyorlar. Vaziyetleri öyle bir noktaya ge-
lir ki, hâlleri lisan-ı hâl ile şu beyti okuyor:
o
Ò°/
ûo
j p
?Én
ªn
ér
dG n
?Gn
P '
‹p
G w
?o
cn
h @ l
óp
MGn
h n
?o
æ°r
ùo
Mn
h »
s
à°n
T Én
æo
JGn
QÉn
Ñp
Y
Yani, “
Söylediğimizsözlerayrıayrıisede,seninhüs-
nünbirdir.Bütünsözlerimiz,ohüsn-icemaleişaretedi-
yorlar.
Bunun içindir ki, kur’ân-ı kerîm’in selâseti ve yüksek
belâgati ve nakşındaki inceliği tabaka-i i’caza vâsıl olmuş-
tur.
(1)
Én
¡n
br
ƒn
a Én
ªn
a k
á°n
Vƒo
©n
H Én
e k
Ón
ãn
e n
Üp
ör
†n
j r
¿n
G »/
«r
ën
à°r
ùn
j n
’ %G s
¿
p
G
: Bu
cümledeki kelimelerin nüktelerinden bahsedeceğiz:
s
¿p
G
kelimesi, hem hükmün hakikate bağlı olduğuna,
hem hükümde vaki olan tereddüt ve inkârların def’ine
delâlet eder. öyle ise, bu
s
¿p
G
ayetin başında zikredilen
müteselsil tereddütlere işarettir.
ayet:
Kur’ân cümlesi.
belâgat:
söz ve yazıda sanatlı ve
tesirli ifade; sözün güzel olmakla
beraber yerinde, hâl ve makama
uygun olması.
beyit:
iki mısradan oluşan şiir.
dalâlet:
iman ve İslâmiyetten ay-
rılmak, azmak.
def:
kovma, uzaklaştırma.
delâlet:
delil olma, gösterme; alâ-
met, işaret.
evvelâ:
öncelikle.
hakikat:
gerçek, doğru.
hey’et:
hâl, durum, keyfiyet.
hidayet:
doğru inanç ve yaşayış
üzere olmak.
hüküm:
emir, bir konu hakkında
verilen karar.
hüsn-i cemal:
yüz güzelliği, kişi-
nin kendi güzelliği.
hüsün:
güzellik.
ihtiva:
içine alma, kapsama.
inkâr:
reddetme, saklama,
gizleme.
lisan-ı hâl:
hâl dili, bir şeyin
duruşu ve görünüşü ile bir
mana ifade etmesi.
maksat:
kasıt, amaç, düşünce.
müteselsil:
teselsül eden, bir-
birinin ardı sıra, zincirleme gi-
den.
nakış:
işleme, sanat, incelik.
nükte:
ince manalı, düşündü-
rücü söz.
selâset:
sözün akıcı olma hâli,
ifadedeki ahenk, açıklık, ko-
laylık ve akıcılık.
tabaka-i i’caz:
mu’cizelik sıra-
sı, mu’cizelik kuşağı, mu’cize
katmanları.
tebdil:
değiştirme, dönüştür-
me.
tereddüt:
kararsızlık, şüphede
kalma.
vaki:
meydana gelme, ortaya
çıkma.
vasıl:
erişme, ulaşma, kavuş-
ma.
vazife:
görev.
vaziyet:
durum.
zikir:
anma, bildirme.
1.
Şüphesiz ki Allah sivrisinekle veya ondan daha küçüğüyle misal getirmekten çekinmez. (Ba-
kara Suresi: 26.)
B
akara
S
ureSi
| 360 | İşaratü’l-İ’caz
1...,350,351,352,353,354,355,356,357,358,359 361,362,363,364,365,366,367,368,369,370,...576
Powered by FlippingBook