İşaratü'l İ'caz - page 371

diğeri, emr-i tekvinîdir ki, fıtrî kanunlar ile âdetullahın
tazammun ettiği emirlerdir. Meselâ, ilmin itâsı manen
ameli emrediyor, zekânın itâsı ilmi emrediyor; istidadın
bulunması zekâyı, aklın verilmesi marifetullahı, kudretin
verilmesi çalışmayı, cesaretin verilmesi cihadı manen ve
tekvinen emrediyor.
İşte, o fasıklar, bu gibi şeylerin arasında şer’an ve tek-
vinen tesis edilen muvasala hattını kesiyorlar. Meselâ,
akılları marifetullaha, zekâları ilme küs olduğu gibi; akra-
balara ve mü’minlere dahi dargın olup, gidip gelmiyor-
lar.
(1)
¢p
Vr
Qn
’r
G ?p
a n
¿ho
ó° p
ùr
Øo
jn
h
: evet, fıskla bozulan bir adam,
bataklığa düşüp çıkamayan bir şahıs gibi çokların da o
bataklığa düşmelerini istiyor ki, mâruz kaldığı o dehşetli
hâlet bir parça hafif olsun. Çünkü, musibet umumî olur-
sa, hafif olur.
Ve keza, bir şahsın kalbinde bir ihtilâl, bir fenalık his-
si uyanırsa, yüksek hissiyatı, kemalâtı, sukut etmeye baş-
lar. kalbinde tahribata, fenalığa bir meyil, bir zevk pey-
da olur. Yavaş yavaş o meyil kalbinde büyür; sonra, o
şahıs, bütün lezzetini, zevkini tahribatta, fenalıkta bulur.
İşte o vakit, o şahıs, tam manasıyla arzda yırtıcı bir hay-
van, ihtilâli çıkarıp büyüten bir belâ, fesadı durmayıp ka-
rıştıran bir afet kesilir.
Sual:
Bir fasıkın fıskıyla, arzın müteessir olması akıl-
dan uzaktır?
kudret:
Allah’ın bütün varlığı çev-
releyen ezelî kuvveti.
mana:
anlam.
manen:
mana bakımından, ma-
naca.
marifetullah:
Allah’ı tanıma, anla-
ma, bilme.
maruz:
uğramak, etkilenmek.
meselâ:
örneğin.
meyil:
bir tarafa doğru eğilme, yö-
nelme.
musibet:
felâket, belâ.
muvasala:
vâsıl olma, ulaşma, ka-
vuşma, varma, varış.
mü’min:
iman eden, inanan.
müteessir:
üzgün.
peyda:
meydana gelme, açığa çık-
ma.
sual:
soru.
sükût:
değerden düşme, değerini
yitirme; susma.
şer’an:
şeriata göre, şeriat bakı-
mından, şeriatça.
tahribat:
tahripler, yıkıp bozma-
lar.
tazammun:
ihtiva etme, içine al-
ma, içinde bulundurma.
tekvin:
yaratma, vücuda getirme,
yokluktan varlık âlemine çıkarma.
tesis:
kurma, meydana getirme.
umumî:
genel.
âdetullah:
Allah’ın tabiata
koyduğu yaratılışa ait kanun-
lar.
afet:
belâ, musibet, büyük fe-
lâket.
amel:
iş, uygulama, yapma.
arz:
yer, dünya.
belâ:
musibet, sıkıntı.
cihad:
düşmanla savaşma, Al-
lah yolunda malla ve canla
düşmana karşı savaşmak.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
emr-i tekvinî:
yaratma emri,
kâinatı var etme emri, işi.
fasık:
Allah’ın emirlerine aykırı
hareket edip fesat çıkaran, kö-
tülüğü ve günah işlemeyi âdet
hâline getiren.
fesat:
bozukluk, karışıklık, ni-
fak.
fısk:
hak yoldan veya hak yo-
lundan çıkma, Allah’a karşı is-
yan etme.
fıtrî:
tabiî, yaratılıştaki, doğuş-
tan olan.
hâlet:
hâl, durum.
hissiyat:
hisler, duygular.
ihtilâl:
bozulma, karışıklık, in-
tizamsızlık.
ilim:
bilgi, marifet.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
itâ:
verme, bahşetme, ihsan
etme.
kemalât:
kemaller, olgunluk-
lar, mükemmellikler.
keza:
böylece, aynı şekilde.
1.
Yeryüzünde fesat çıkaranlar. (Bakara Suresi: 27.)
İşaratü’l-İ’caz | 371 |
k
ur
ân
ın
i
fadeSindeki
i’
caz
1...,361,362,363,364,365,366,367,368,369,370 372,373,374,375,376,377,378,379,380,381,...576
Powered by FlippingBook