İşaratü'l İ'caz - page 335

Ve keza, cennetin her bir cüz’ü, cennet gibi bir cennet
olduğuna ve her bir mü’mine düşen kısım, büyüklüğüne
nazaran tam bir cennet gibi göründüğüne işarettir.
Cennetin tenkiri ise, güzelliğinin kabil-i tarif ve tavsif
olmadığına veya sâmilerin iştiha ve istihsanlarının fevka-
lâdeliğine işarettir.
(1)
i/
ôr
én
J
: Bahçelerin en güzeli, içinde suyu bulunan-
lardır. Bunların da en güzeli, içlerinden suları akanlardır.
Bunların da en iyisi, akıntısı devamlı olanlardır. İşte, ce-
reyanın siga-i muzari kıyafetinde zikredilmesi, o cereyan-
ları tasvir etmekle, devamlı olduğuna işarettir.
(2)
Én
¡p
àr
ën
J r
øp
e
: Hadrevat (yeşillik) ve nebatat içinde cere-
yan eden suların en iyisi, nebean suretiyle bahçenin için-
den çıkmakla yüksek köşklerin altından kendine mahsus
terennümatıyla geçen, eşcar ve nebatata dağılan sular-
dır;
Én
¡p
àr
ën
J r
øp
e
kelimesi, bu kısım sulara işarettir.
(3)
o
QÉn
¡r
fn
’r
Gn
: suların çokluğu, bahçelere daha ziyade
menfaat, revnak ve güzellik verir.
kezalik, küçük küçük arklardan tecemmu eden nehir-
ler daha güzel manzaralar teşkil eder. Bilhassa suları ber-
rak, zülâl, tatlı, soğuk olursa, fevkalâde bir kıymet, bir
lezzet veriyor. İşte
o
QÉn
¡r
fn
’r
Gn
kelimesi, cem’iyle, tarifiyle,
maddesiyle bu çeşit sulara işaret eder.
siga-i muzari:
şimdiki ve geniş za-
man kipi.
tarif:
etrafıyla anlatma, anlatılma,
etrafıyla bildirme, bildirilme.
tasvir:
betimleme, başka bir ifade
ile anlatma.
tavsif:
vasıflandırma, niteleme.
tecemmu:
bir araya gelme, birik-
me.
tenkir:
belirsiz kılma.
terennümat:
terennümler.
teşkil:
oluşturma, şekillendirme.
ziyade:
çok, fazla.
zülâl:
saf, hafif, soğuk ve tatlı su.
berrak:
nurlu, pek parlak, du-
ru, açık.
bilhassa:
özellikle.
cem:
toplama, biriktirme.
cereyan:
akış, akıntı.
cereyan:
geçiş, gidiş.
cüz:
kısım, parça, bölük.
eşcar:
ağaçlar.
fevkalâde:
olağanüstü.
hadrevat:
yeşillikler, yeşillik.
istihsan:
güzel bulma, beğen-
me.
iştiha:
istek, fazla istek, arzu.
kabil-i tarif:
tarif edilebilir, ta-
rifi mümkün.
keza:
böylece, aynı şekilde.
kezalik:
keza, bu da öyle,
böylece.
kıymet:
değer.
menfaat:
fayda.
mü’min:
iman eden, inanan.
nazaran:
nispeten, kıyaslaya-
rak, göre.
nebat:
topraktan biten, yeti-
şen her türlü şey, bitki.
nebatat:
bitkiler.
nebean:
yerden çıkma, kay-
nama, fışkırma.
revnak:
parlaklık, göz alıcılık.
sâmi:
işiten, duyan.
1.
Akar. (Bakara Suresi: 25.)
2.
Altlarından. (Bakara Suresi: 25.)
3.
Nehirler, ırmaklar. (Bakara Suresi: 25.)
İşaratü’l-İ’caz | 335 |
a
hireTe
i
man
1...,325,326,327,328,329,330,331,332,333,334 336,337,338,339,340,341,342,343,344,345,...576
Powered by FlippingBook