(1)
o
?r
Ñn
b øp
e
Yani, “
Bundanönceyediğimizmeyvelerdir
veyadünyadayediğimizmeyvelerdir
.” Çünkü cennetin
meyveleri, birbirine benzediği gibi, dünya meyvelerine
de zahiren benzerler.
(2)
Ék
¡p
HÉn
°ûn
ào
e /
¬p
H Gƒo
Jo
Gn
h
Yani, “
rızıklarıbirbirinemüteşabih
olarakgetirilir
.” Hadiste de varit olduğuna göre, cenne-
tin meyveleri renkçe birdir, amma tatları, taamları bir de-
ğildir. Bu cümlede, meçhul sigasıyla zikredilen
(3)
Gƒo
Jo
G
ke-
limesinden anlaşıldığı gibi, rızkın insana götürülmesi bü-
yük bir şeref ve keramete delâlet ettiğinden, büyük bir
lezzeti intaç ediyor.
(4)
l
In
ôs
¡n
£o
e l
êGn
hr
Rn
G BÉ n
¡«/
a r
ºo
¡n
dn
h
: Mesken ve me’kelden sonra
insanın en ziyade muhtaç olduğu, eşidir. Bu ihtiyacının
cennette temin edilmiş olduğuna bu cümle ile işaret edil-
miştir.
evet, insan, bir refikaya veya bir refike muhtaçtır ki,
tarafeyn aralarında hayatlarına lâzım olan şeyleri muave-
net suretiyle yapabilsinler ve rahmetten neş’et eden mu-
habbet iktizasıyla yekdiğerinin zahmetlerini tahfif etsinler
ve gamlı, kederli zamanlarını ferah ve sürura tebdil ede-
bilsinler. zaten dünyada insanların tam ünsiyeti, ancak
refikasıyla olur.
amma:
ama, lakin, ancak.
delâlet:
delil olma, gösterme; alâ-
met, işaret.
ferah:
gönül açıklığı, sevinç, sevin-
me.
gam:
keder, üzüntü.
hadis:
Peygamberimizin sözü.
ihtiyâr:
irade, tercih.
iktiza:
gerek, lüzum.
intaç:
netice verme, sonuçlandır-
ma.
keder:
kaygı, acı, hüzün.
keramet:
Allah’ın velî kullarında
görülen olağanüstü hâller veya ta-
biatüstü hâdiseler.
meçhul:
bilinmeyen, hakkında bil-
gi olmayan.
me’kel:
yemek yenecek yer, ge-
çim yeri.
mesken:
oturulan, ikamet olunan
yer.
muavenet:
yardım, yardımlaşma.
muhabbet:
sevgi, aşk derecesin-
de sevme.
muhtaç:
gerek duyan.
müteşabih:
birbirlerinden ayırt
edilemeyecek tarzda nitelik bakı-
mından birbirine benzeyen.
neş’et:
meydana gelme, oluşma,
çıkma.
rahmet:
Allah’ın kullarını esirge-
mesi, onlara maddî ve manevî ni-
metler vermesi.
refik:
koca, eş.
refika:
kadın eş, karı, zevce.
rızık:
Allah tarafından her canlı
için ayrılmış ve takdir edilmiş olan
nimet, yiyecek içecek ve giyecek
ile ilgili şeyler.
siga:
kip, fiilin çekiminden meyda-
na gelen; şahıs, zaman ve vasfı
değiştiren hâl.
suret:
biçim, şekil, tarz.
sürur:
sevinç, mutluluk.
şeref:
manevî büyüklük, yü-
celik, onur.
taam:
yemek, yiyecek.
tahfif:
hafifletme, yükünü
azaltma.
tarafeyn:
iki taraf.
tebdil:
değiştirme, dönüştür-
me.
temin:
sağlama.
ünsiyet:
alışkanlık, ülfet, dost-
luk.
varit:
vürut eden, gelen, ula-
şan, vâsıl olan, erişen.
yekdiğer:
birbirini, bir taraf,
öbür tarafı, birbirine.
zahiren:
görünüşte.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, me-
şakkat.
zikir:
anma, anılma, adını an-
ma, hatıra getirme, iyilikle an-
ma.
ziyade:
çok, fazla.
1.
Bakara Suresi: 25.
2.
Bakara Suresi: 25.
3.
Getirilir.
4.
Orada onlar için tertemiz eşler vardır. (Bakara Suresi: 25.)
B
akara
S
ureSi
| 330 | İşaratü’l-İ’caz