(1)
n
¿ƒo
ep
ôr
éo
Ÿr
G Én
¡t
`jn
G n
?r
ƒn
«`r
dG Gho
RÉn
à`r
eGn
h
“Eymücrimler!Birtarafa
çekiliniz”
diye olan tüy ürpertici saikavari, şiddetli emr-i
İlâhîye maruz kalacakları gibi; iyi insanlar da,
(2)
n
øj/
óp
dÉn
N Én
gƒo
?o
Nr
OÉn
a
“Daimîkalmaküzerecennetegiriniz”
diye olan Cenab-ı Hakkın mün’imâne, şefikàne, lütufkâ-
râne emirlerine mazhar olacaklardır.
İnsanlar bu iki kısma ayrıldıktan sonra, kâinat da tas-
fiye ameliyatına uğrayacak. kötülüğü, şerri, zararı tevlit
eden maddelerin bir tarafa çekilmesiyle cehennemin, iyi-
liği, hayrı, nef’i doğuran maddelerin de diğer tarafa çe-
kilmesiyle cennetin teçhizatları ikmal edilecektir.
Mukaddeme
Bu ayet, mâkabliyle beraber kıyamete, haşre işaret
eder. Binaenaleyh, bu meselede nazara alınacak dört
nokta vardır.
Birincisi
, âlemin imkân-ı harabiyeti ile ölümüdür.
İkincisi
, harabiyetin vukua gelmesidir.
üçüncüsü
, tamir ve ihyasıdır.
Dördüncüsü
, tamirinin imkânı ve vukuudur.
Evvelâ
: Harabiyet-i âlem imkân dairesinde olup ol-
madığından bahsedeceğiz.
âlem:
dünya, cihan.
ameliyat:
operasyon.
ayet:
Kur’ân cümlesi.
binaenaleyh:
bundan dolayı, bu-
nun üzerine.
cenab-ı Hak:
Allah; doğru, gerçek,
Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve
azamet sahibi yüce Allah.
daimî:
sürekli, devamlı.
emr-i İlâhî:
Allah’ın emri.
evvelâ:
öncelikle.
harabiyet-i âlem:
âlemin yıkılma-
sı.
haşir:
kıyametten sonra bütün in-
sanların bir yere toplanmaları, Al-
lah’ın, ölüleri diriltip mahşere çı-
karması, kıyamet.
ihya:
canlandırma, diriltme, hayat
verme.
ikmal:
tamamlama, bitirme.
imkân:
olabilirlik, olanak.
imkân-ı harabiyet:
harap olma
ihtimali, yıkılabilirlik.
kâinat:
evren; yaratılmış olan şey-
lerin tamamı, bütün âlemler.
kıyamet:
bütün kâinatın Allah
tarafından tayin edilen bir va-
kitte yıkılıp mahvolması.
lütufkâr:
lütuf edici.
mâkabl:
geçmişteki, geçmiş,
bir şeyin kendinden önce
olan.
maruz:
uğramak, etkilenmek.
mazhar:
nail olma, şereflen-
me.
mesele:
konu.
mukaddeme:
giriş, başlangıç,
ön söz.
mücrim:
cürüm işlemiş, suçlu.
mün’imâne:
nimet verircesi-
ne; nimet verene, ikram ede-
ne yakışır şekilde.
nazar:
bakış, dikkat.
nef:
menfaat, kâr, fayda, çıkar.
saikavari:
şiddetli korkutarak.
şefikàne:
şefkatli, merhametli
bir şekilde, merhametli olarak,
acıyarak, esirgeyerek.
şer:
kötülük.
tamir:
onarma, düzeltme.
tasfiye:
saflaştırma, arıtma,
temizleme.
teçhizat:
donanım.
tevlit:
doğurma, sebep olma.
vuku:
olma, meydana gelme.
1.
Yasin Suresi: 59.
2.
Zümer Suresi: 73.
B
akara
S
ureSi
| 320 | İşaratü’l-İ’caz