Şühedanın üçüncü manasına göre, onların resul-i ek-
rem ile muarazaları, âdeta şirk ile tevhid veya cemadat
ile Hâlık-ı Arz ve semavat arasında bir muaraza olduğu-
na işarettir.
(1)
n
Ú/
bp
OÉ°n
U r
ºo
à`r
æo
`
c
r
¿
p
G
: Bu cümle, “Biz istersek, kur’ân’ın
mislini yaparız” diye evvelce sarf ettikleri sözlerine işa-
rettir.
Ve keza, onların yalancı olduklarına bir tarizdir. Yani,
“sıdk erbabı değilsiniz, ancak safsatacı adamlarsınız.
evet, siz hakkı talep ederken rayb, şüphe kuyusuna düş-
mediniz, ancak rayb, şek ve şüphelere koşarken içine
düşmüş kafasız adamlarsınız.”
İhtar:
n
Ú/
bp
OÉn
°U r
ºo
à`r
æo
`c r
¿p
G
cümlesinin cezaü’ş-şartı, mâkabli-
nin hülâsasıdır. Takdir-i kelâm:
Gƒo
?n
©r
Øn
J n
Ú/
bp
OÉ°n
U r
ºo
à`r
æ`o
c r
¿p
G
Yani, “
Sözünüzde sadık ol-
saydınız, yapacaktınız
.”
2
n
QÉs
ædG Gƒo
?s
JÉn
a Gƒo
?n
©r
Øn
J r
øn
dn
h Gƒo
?n
©r
Øn
J r
ºn
d r
¿p
Én
a
Arkadaş!
Gƒo
?n
©r
Øn
J n
Ú/
bp
OÉ°n
U r
ºo
à`r
æ`o
c r
¿
p
G
cümlesi, onların aleyhine bir
kıyas-ı istisnaîyi tazammun etmiştir. o kıyasın suret-i
teşekkülü: “eğer sadık olsaydınız, yapacaktınız; lâkin
âdeta:
sanki.
aleyh:
karşı, karşıt.
cemadat:
cansız varlıklar.
cezaü’ş-şart:
şart cümlesinin bi-
rinci kısma cevap olan ikinci kıs-
mı.
erbap:
kişiler, iyi insanlar.
evvelce:
daha önce.
Hâlık-ı arz ve Semavat:
yeri ve
göğü yaratan, yoktan var eden,
Allah.
hülâsa:
özet.
ihtar:
dikkat çekme, hatırlatma,
uyarı.
keza:
böylece, aynı şekilde.
kıyas:
karşılaştırma, bir şeyi baş-
ka bir şeye benzeterek hüküm
verme.
kıyas-ı istisnaî:
neticesi veya ter-
si bizzat kendi içerisinde zikredi-
len kıyas şekli. güneş doğmuşsa,
gündüz olmuştur gibi.
mâkabl:
geçmişteki, geçmiş, bir
şeyin kendinden önce olan.
mana:
anlam.
misil:
benzer, eş.
muaraza:
sözle karşılıklı mücade-
le, söz mücadelesi.
rayb:
şüphe, şek, güman.
resul-i Ekrem:
çok cömert,
kerîm olan peygamber, Hz.
Muhammed (
ASM
).
sadık:
doğru, gerçek; sözünde,
vaadinde, işinde doğru olan.
safsata:
boş, temelsiz, asılsız
söz.
sarf:
harcama.
sıdk:
doğruluk.
suret-i teşekkül:
meydana
gelme şekli, şekillenme biçimi.
şek:
şüphe, zan, tereddüt.
şirk:
Allah’a ortak koşma, Al-
lah’tan başka yaratıcının bu-
lunduğuna inanma.
şuheda:
şahitler, tanıklar.
takdir-i kelâm:
sözün kıyme-
ti.
talep:
isteme, dileme.
tariz:
kinayeli söz söyleme sa-
natı.
tazammun:
ihtiva etme, içine
alma, içinde bulundurma.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna
inanma, birleme.
1.
Eğer iddianızda doğru iseniz. (Bakara Suresi: 23.)
2.
Eğer bunu yapamazsanız —ki asla yapamayacaksınız— yakıtı insanlar ve taşlar olan
Cehennem ateşinden sakının. (Bakara Suresi: 24.)
B
akara
S
ureSi
| 312 | İşaratü’l-İ’caz