hakkında kat’îdir. Binaenaleyh makamın iktizası hilâfına,
r
¿p
G
kelimesinin
Gn
Pp
G
kelimesine tercihen zikrinde ne gibi bir
işaret vardır?
Cevap:
evet, onların şek ve rayblarını izale edecek es-
babın zuhurundan dolayı, o gibi şüphelerin vücuduna
kat’iyetle hükmedilemeyeceğine, ancak o şeklerin vücu-
duna yine şek ve şüphe ile hükmedilebileceğine işarettir.
İhtar:
r
¿p
G
kelimesinin ifade ettiği şek ve tereddüt, üslûbun
iktizasına göredir; hâşâ, Mütekellim’e ait değildir.
(1)
m
Ör
`jn
Q ?/
a r
ºo
à`r
æo
c r
¿ p
G
ile
(2)
r
ºo
à`r
Ñn
`Jr
QG p
¿p
G
cümleleri bir manayı
ifade ettikleri ve ikinci cümle birinci cümleden kısa olma-
sı üslûba daha uygun olduğu hâlde, birinci cümlenin ikin-
ci cümleye tercihen zikri, onların rayblarının menşei,
hasta tabiatlarıyla, kötü vücutları olduğuna işarettir.
Sual:
onlar rayblara zarf ve mahal oldukları hâlde,
onları mazruf, raybı onlara zarf göstermek neye bina-
endir?
Cevap:
evet, kalblerindeki raybın zulmeti bütün be-
denlerine, kalıplarına intişar ve istilâ etmiş olduğundan,
kendilerinin rayb içinde bulundukları sanılmakta olduğu-
na işarettir?
nekre olarak
(3)
m
Ör
jn
Q
kelimesinin zikri, tamim içindir.
Yani, hangi raybınız varsa, cevap birdir; her bir raybını-
za karşı mahsus bir cevap lâzım değildir. Hangi çareye
binaen:
den dolayı, -den ötürü, -
için, -dayanarak, yapılarak, bu se-
bepten.
binaenaleyh:
bundan dolayı, bu-
nun üzerine.
esbap:
sebepler, vasıtalar.
hâşâ:
asla, kat’iyen, hiç bir vakit.
hilâfına:
zıddına, tersine, aksine.
hüküm:
bir dâvanın veya bir me-
selenin tetkik edilmesinden sonra
varılan karar.
ihtar:
dikkat çekme, hatırlatma,
uyarı.
iktiza:
gerek, lüzum.
intişar:
yayılma, dağılma, neşro-
lunma.
istilâ:
ele geçirme, kaplama, yayıl-
ma.
izale:
yok etme, ortadan kaldır-
ma.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
kat’iyet:
kat’îlik, kesinlik.
mahal:
yer.
makam:
yer, mevki.
mana:
anlam.
mazruf:
iç, asıl, muhteva.
menşe:
esas, kaynak.
mütekellim:
söyleyen, konu-
şan, birinci şahıs.
nekre:
belirsiz isim.
rayb:
şüphe, şek, güman.
sual:
soru.
şek:
şüphe, zan, tereddüt.
tabiat:
yaratılış, huy, karakter,
seciye, mizaç.
tamim:
umumîleştirme, yay-
ma, herkese duyurma.
tercihen:
tercih ederek, önce-
likli olarak.
tereddüt:
kararsızlık, şüphede
kalma.
üslûp:
tarz, yol, biçim, usul,
stil.
vücut:
beden, varlık.
zarf:
kap, kılıf, mahfaza.
zikir:
anma, bildirme.
zuhur:
ortaya çıkma.
zulmet:
karanlık.
1.
Bir şüpheniz varsa... (Bakara Suresi: 23.)
2.
Şüphe ediyorsanız.
3.
Şüphe. (Bakara Suresi: 23.)
B
akara
S
ureSi
| 304 | İşaratü’l-İ’caz