olurlar. İlm-i nahivce, birisine
fi’lü’ş-şart
, ikincisine
ce-
zaü’ş-şart
denir.
Bu iki cümle arasında, hararetle ateş arasında olduğu
gibi,
lüzum
lâzımdır. Hâlbuki, bu iki cümle arasında
lü-
zum
görünmüyor. Binaenaleyh, ayetin ihtisarı dolayısıy-
la, ortadan kaldırılan cümlelere müracaat lâzımdır. Mu-
kadder cümleler ise,
(1)
Gƒo
Hu
ôn
Ln
h Gƒ o
ªs
?`n
©n
J o
å t
Ñ°n
ûs
àdG n
Ön
Ln
h Gƒo
ã` s
Ñ°n
ûn
J
emirleridir. Bunlar, sırayla, ikincisi birincisine lâzımdır.
Yani, ityan (delil getirmek) tecrübeye lâzımdır; tecrübe ta-
allüme, taallüm vücub-i teşebbüse, vücub-i teşebbüs de te-
şebbüse, teşebbüs de
rayb
’e lâzımdır. demek, bu kadar
lüzumların takdiri lâzımdır ki, “kur’ân’ın bir mislini geti-
riniz!” ile “kur’ân’da şüpheniz varsa” arasında
lüzum
te-
zahür edebilsin.
(2)
$G p
¿
ho
O øp
e r
ºo
c n
ABG n
ón
¡o
°T o
´r
OGn
h
Bucümlenin,üçvecihlemâkabliyleirtibatıvardır.
BirinciVecih
: “kur’ân’a muaraza etmekten zahir
olan aczimiz, bütün insanların aczini istilzam etmez. Biz
yapamadık, amma başkaları yapabilirler,” diye zihinleri-
ne gelen vesveseyi defetmek için, kur’ân-ı kerîm, bu
âyetin lisânıyla, “Büyüklerinizi, reislerinizi de çağırınız,
size yardım etsinler” diye onları ilzam etmiştir.
İkinciVecih
: “eğer biz muaraza teşebbüsünde bulun-
sak, bizi destekleyen, müdafaa eden yoktur” diye ileri
sürdükleri zuumlarını da reddetmiştir ki; “Herhangi bir
acz:
zayıflık, güçsüzlük.
amma:
ama, lâkin, ancak.
ayet:
Kur’ân cümlesi.
binaenaleyh:
bundan dolayı, bu-
nun üzerine.
cezaü’ş-şart:
şart cümlesinin bi-
rinci kısma cevap olan ikinci kıs-
mı.
defetmek:
kovma, uzaklaştırma.
delil:
kanıt, tanık, bürhan.
fi’lü’ş-şart:
şart fiili.
hararet:
sıcaklık.
ihtisar:
kısaltma, özetleme.
ilm-i nahiv:
gramer ilmi, dil bilgi-
si.
ilzam:
susturma, cevap veremez
hâle getirme.
irtibat:
bağ, münasebet.
istilzam:
gerektirme.
ityân:
delil getirme, kanıt.
lisan:
dil.
mâkabl:
geçmişteki, geçmiş,
bir şeyin kendinden önce
olan.
misil:
benzer, eş.
muaraza:
birbirine karşı gel-
me, söz ile karşılıklı mücade-
le.
mukadder:
takdir edilmiş.
müdafaa:
savunma, koruma.
müracaat:
başvurma, danış-
ma.
rayb:
şüphe, şek, güman.
reddetme:
kabul etmeme.
reis:
başkan.
taallüm:
öğrenme, belleme.
takdir:
değerlendirme.
tecrübe:
deney.
teşebbüs:
girişim.
tezahür:
görünme, belirme,
ortaya çıkma.
vecih:
cihet, yön.
vesvese:
şüphe, kuruntu, kal-
be gelen asılsız kötü ve sinsi
düşünce.
zahir:
açık, âşikar.
zuum:
batıl inanç, yanlış ka-
naat.
1.
Müteşebbis olunuz. Çünkü, üzerinize borç olmuştur. Öğreniniz ve tecrübe ediniz.
2.
Allah’tan başka şahitlerinizi de çağırınız. (Bakara Suresi: 23.)
B
akara
S
ureSi
| 296 | İşaratü’l-İ’caz