bütün insanlardan ziyade ibadet yapmış ve kur’ân’ı oku-
muştur.
(1)
Gƒo
`Jr
Én
a
: Bu emir, taciz içindir. Yani, emirden maksat,
muhataptan bir şey talep değildir, ancak başlarına vur-
makla muarazaya, tecrübeye davet etmektir ki, aczleri
meydana çıksın.
(2)
...m
In
Qƒo
°ùp
H
(ilâahir): Bu tabirden anlaşılır ki, onların il-
zamları, aczleri son hadde baliğ olmuştur. zira, dokuz
dereceye baliğ olan tahaddinin, yani muarazaya davet
etmenin tabirleri, tabakaları vardır.
1. Yüksek nazmıyla, ihbarat-ı gaybiyesiyle, ihtiva etti-
ği ulûmu ve âlî hakaikıyla beraber tam bir kur’ân’ın mis-
lini ümmî bir şahıstan getiriniz.
2. eğer böylece mislini getirmek takatinizin fevkinde
ise, beliğ bir nazımla uydurma şeylerden olsun, getiriniz.
3. eğer buna da kudretiniz olmazsa, on sure kadar bir
mislini yapınız.
4. Bu da mümkün olmadı ise, uzun bir surenin misli-
ni yapınız.
5. eğer bu da size kolay değilse, kısa bir surenin mis-
li olsun.
6. eğer ümmî bir şahıstan imkân bulamadı iseniz, âlim
ve kâtip bir adamdan olsun.
acz:
zayıflık, güçsüzlük.
âlî:
yüce, yüksek, ulu.
âlim:
ilim ile uğraşan, ilim adamı.
baliğ:
ulaşmış, erişmiş.
beliğ:
belâgatle, düzgün ve sanatlı
olarak meramını anlatan.
fevkinde:
üstünde.
hadde:
sınıra, dereceye.
hakaik:
hakikatler, doğrular, ger-
çekler.
ihbarat-ı gaybiye:
geçmiş veya
gelecek zamana ait verilen haber-
ler.
ihtiva:
içine alma, içinde bulun-
durma.
ilâahir:
sona kadar, sonuna kadar.
ilzam:
susturma, cevap vere-
mez hâle getirme.
imkân:
olabilirlik, olanak.
kâtip:
yazan, yazıcı.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar.
maksat:
kasıt, amaç, düşünce.
misil:
benzer, eş.
muaraza:
birbirine karşı gel-
me, söz ile karşılıklı mücade-
le.
muhatap:
kendisine hitap
olunan, söz söylenilen kimse.
nazım:
düzenleme, tanzim; sı-
ra, tertip, düzen.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldı-
ğı 114 bölümden her biri.
tabir:
ifade; deyim.
taciz:
âciz bırakma; güçsüzlü-
ğünü gösterme.
tahaddi:
meydan okuma.
takat:
bir şeyi yapabilme, ba-
şarabilme gücü, güç, kuvvet,
derman.
talep:
isteme, dileme.
tecrübe:
deneme, sınama.
ulûm:
ilimler.
ümmî:
okuma yazması olma-
yan, okumamış.
ziyade:
çok, fazla.
1.
Getiriniz. (Bakara Suresi: 23.)
2.
Bir sureyi... (Bakara Suresi: 23.)
B
akara
S
ureSi
| 306 | İşaratü’l-İ’caz