çağırınız ki, bu muaraza belâsından sizi kurtarsınlar” di-
ye, bu cümle ile onlara tehekküm etmiş, yüzlerine gül-
müştür.
(1)
r
ºo
c n
ABG n
ón
¡o
°T
: İhtisası ifade eden şu izafe,
n
ABG n
ón
¡o
°T
kelime-
sinin her üç manasına da bakar. Şöyle ki:
1. Madem ki büyük edip ve hocalarınız vardır; tabiî
aranızda irtibat, hürmet ve muhabbet vardır ve yanınız-
da hazır olup, gaip de değillerdir. eğer onların bu deh-
şetli muarazaya kudretleri olsaydı, herhâlde yardım ede-
ceklerdi. demek, onlar da sizler gibi âcizdirler; kusurları-
na bakmayınız!
2. Muarazada sizleri destekleyecek, şahadet edecek
her kim olursa olsun, kabul ederiz; çağırınız. Amma, on-
lar böyle bedihü’l-butlan bir davada yalan şahadete cesa-
ret edemezler.
3. Ma’bud ittihaz ettiğiniz âliheleriniz nasıl size yardım
etmiyorlar? onları da çağırınız bakalım. Fakat onlarda
can yok, şuurları da olmadığı gibi, hiçbir şeye de kàdir
değillerdir; onları da mazur görünüz!
(2)
$Gp
¿
ho
O r
øp
e
Yani, “
Allah’tanmaada
.” Bu kayıt, şuhe-
danın birinci manasına göre, tamimi ifade eder. Yani,
“Allah’tan maada dünyada ne kadar erbab-ı fesahat var-
sa, çağırınız.” Şuhedanın ikinci manasına nazaran, acz-
lerine işarettir. Çünkü, bir meselede âciz ve mağlûp olan,
yemin eder, şahitleri gösterir. Bu, âcizler için bir usuldür.
muhabbet:
sevgi, sevme.
nazaran:
nispeten, kıyaslayarak,
göre.
şahadet:
şahit olma, şahitlik, ta-
nıklık.
şuheda:
şahitler, tanıklar.
şuur:
akıl, bilinç.
tabiî:
elbette, şüphesiz.
tamim:
umumîleştirme, umumî-
leştirilme, herkese duyurma, yay-
ma.
tehekküm:
istihza, alay, eğlenme.
usul:
metot, düzen.
acz:
zayıflık, güçsüzlük.
âlihe:
batıl ilâhlar, tanrılar.
amma:
ama, lakin, ancak.
bedihü’l-butlan:
batıl, haksız
bir hüküm veya görüş olduğu
herkesçe bilinen.
belâ:
musibet, sıkıntı.
dava:
iddia.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
erbab-ı fesahat:
kusursuz ve
güzel söz söyleyenler, edipler.
gaip:
görünmeyen, hazır ol-
mayan, yok olan, kayıp.
hürmet:
saygı.
ihtisas:
bilgi, hüner, marifet.
irtibat:
bağ, münasebet.
ittihaz:
edinme, kabul etme.
izafe:
yakıştırma, bağlama.
kàdir:
bir işi yapmaya gücü
yeten, kuvvet sahibi olan.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar.
kusur:
eksiklik, noksan.
maada:
den başka.
ma’bud:
kendisine ibadet olu-
nan, tapınılan, kulluk edilen.
madem:
değil mi ki.
mağlûp:
boyun eğme, yenil-
me, yenilmiş olma.
mana:
anlam.
mazur:
özürlü, özrü olan.
mesele:
konu.
muaraza:
sözle karşılıklı mü-
cadele, söz mücadelesi.
1.
Bütün yardımcılarınız [şahitleriniz]. (Bakara Suresi: 23.)
2.
Allah’tan başka. (Bakara Suresi: 23.)
İşaratü’l-İ’caz | 311 |
n
üBüvveT
h
akkında