“Menfaat, necat ümidiyle taştan mamul ma’bud ittihaz
ettiğiniz sanemler size tazip aleti, yani sizi yandırıp ya-
kan ateşe odun olmuşlardır. zavallılar! niçin bunu dü-
şünmüyorsunuz?”
Sual:
(1)
n
øj/
ôp
aÉn
µ`r
?p
d r
äs
óp
Yo
G
cümlede, makamın iktizası hi-
lâfına
(2)
r
ºo
µ
n
d
yerine
(3)
n
øj/
ôp
aÉn
µ`r
?p
d
denilmesi neye binaen-
dir?
Cevap:
evet, kur’ân-ı kerîm’in takip ettiği usul, ale-
lekser, ayetlerin sonunda küllî kaideleri, fezlekeleri söy-
lediğine göre, kur’ân-ı kerîm, onların cehennemlik ol-
duklarını ispat eden delilin ikinci mukaddemesine işaret
etmek üzere, ism-i zahiri zamir yerine, yani
n
øj/
ôp
aÉn
µ`r
?p
d
cümlesini
(4)
r
ºo
µ n
d
yerine ikame ile tamim yapmıştır.
takdir-i kelâm:
n
øj/
ôp
aÉn
µ`r
?p
d r
äs
óp
Yo
G o
QÉs
ædGn
h n
øj/
ôp
aÉn
µ r
dG n
øp
e r
ºo
µ`s
`fn
’ p
r
ºo
µ n
d r
äs
óp
Yo
G
Yani, “
Sizcehennemliksiniz.zirakâfirlerdensiniz.Ce-
hennemdekâfirleriçindir
.”
®
alelekser:
ekseriya, çoğunlukla,
çok kez, çok vakit.
ayet:
Kur’ân cümlesi.
binaen:
-den dolayı, bu sebepten.
delil:
kanıt, tanık, burhan.
fezleke:
özet, netice.
hilâfına:
zıddına, tersine, aksine.
ikame:
yerine koyma.
iktiza:
gerek, lüzum.
ism-i zahir:
Esma-yı Hüsnadan Ce-
nab-ı Hakkın varlığının eserleriyle
ve delilleriyle aşikâr ve görünür
olduğunu ifade eden ismi.
ispat:
kanıtlama, doğrulama.
ittihaz:
edinme, kabul etme.
kaide:
kural, esas, düstur.
küllî:
umumî, genel.
ma’bud:
kendisine ibadet olu-
nan, tapınılan, kulluk edilen.
makam:
yer, mevki.
mamul:
imal edilmiş, yapıl-
mış, işlenmiş.
menfaat:
fayda.
mukaddeme:
başlangıç.
necat:
kurtuluş, kurtulma.
sanem:
put, Allah’tan başka
tapınılan şey.
sual:
soru.
takdir-i kelâm:
sözün kıyme-
ti.
tamim:
umumîleştirme, yay-
ma, herkese duyurma.
tazip:
azap çektirme, eziyet
etme, sıkıntı verme.
usul:
metot, metodoloji; esas-
lar, kaideler.
zamir:
ismin yerini tutan keli-
meler.
1.
Kâfirler için hazırlanmıştır. (Bakara Suresi: 24.)
2.
Sizin için.
3.
Kâfirler için. (Bakara Suresi: 24.)
4.
Onlara.
B
akara
S
ureSi
| 316 | İşaratü’l-İ’caz