İşaratü'l İ'caz - page 277

10. İnsanların sıfatlarında, tabiatlarında, ahvalinde za-
man ve mekânın çok tesiri vardır.
11. eski zamanlarda harika addedilen çok şeyler var-
dır ki, mebadi ve vesaitin tekâmülüyle adî şeyler hükmü-
ne geçmişlerdir.
12. def’aten bir fennin icadına ve ikmal edilmesine,
bir zekâ-i harika olsa bile, muktedir olamaz. o fen, an-
cak çocuk gibi tedricen kemale erer.
AzizKardeşim!
Bu kaideleri birer birer sayıp kafana koyduktan sonra,
zamanın hayal ve hülyalarından, muhitin evham ve hu-
rafelerinden tecerrüt et, çıplak ol, bu asrın sahilinden
dal, Ceziretü’l-Arab yarımadasına çık, o yarımadanın
mahsulâtından olan insanların kılık ve kıyafetlerine gir,
fikirlerini başına tak, pek geniş olan o sahraya bak. gö-
receksin ki: Bir insan; tek başına, ne muini var ve ne yar-
dım edeni, ne saltanatı var ve ne definesi; meydana çık-
mış, bütün dünyaya karşı mübareze ediyor. Ve umum in-
sanlara hücum etmeye hazırlanmıştır. Ve omuzlarına kü-
re-i arzdan daha büyük bir hakikat almıştır. elinde de, in-
sanların saadetini temin eden bir şeriat tutmuştur ki, li-
basa benzemiyor, cilt ve deri gibi yapışık olup, istidad-ı
beşerin inkişafı nispetinde tevessü ve inkişaf etmekle,
saadet-i dâreyni intaç ve nev-i beşerin ahvalini tanzim
eder.
“o şeriatın kanunları, kaideleri nereden gelmiş ve ne-
reye kadar devam eder gider?” diye sorulduğu zaman,
mebadi:
temel prensipler, ilk un-
surlar.
muhit:
yöre, çevre.
muin:
yardımcı, muavin.
muktedir:
iktidarlı, gücü yeten.
mübareze:
çatışma, kavga.
nev-i beşer:
insanoğlu, insanlar.
nispet:
oran, ölçü.
saadet:
mutluluk.
saadet-i dâreyn:
iki cihan saade-
ti, dünya ve ahiret mutluluğu.
sahra:
büyük çöl, geniş saha.
sıfat:
vasıf, nitelik.
şeriat:
İslâm dini ve prensipleri.
tabiat:
yaratılış, huy, karakter, se-
ciye, mizaç.
tanzim:
düzenleme, sıralama, ter-
tipleme.
tecerrüt:
soyunma, soyutlanma,
uzak olma.
tedricen:
tedriçle, yavaş yavaş.
tekâmül:
kemal bulma, kemale
erme, olgunlaşma.
temin etme:
sağlama.
tevessü:
genişleme, yayılma.
umum:
bütün, herkes.
vesait:
vasıtalar.
İşaratü’l-İ’caz | 277 |
n
üBüvveT
h
akkında
addetmek:
saymak, öyle ka-
bul etmek.
adî:
sıradan, her zamanki.
ahval:
hâller, durumlar.
asır:
yüzyıl, asır.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
ceziretü’l-arab:
Arab Yarıma-
dası.
def’aten:
birdenbire, bir defa-
da, âni olarak.
define:
kıymet ve değeri yük-
sek olan şey, hazine.
evham:
vehimler, zanlar, ku-
runtular.
fen:
tatbiki bilgi, teknik; hü-
ner, marifet, sanat, ilim.
hakikat:
gerçek, doğru.
harika:
olağanüstü.
hurafe:
sonradan uydurulan
söz, batıl inanış.
hükmüne:
yerine, değerine.
hülya:
hayal.
icat:
vücuda getirilme, yoktan
var edilme.
ikmal:
tamamlama, bitirme.
inkişaf:
ortaya çıkma, geliş-
me.
intaç:
netice verme, sonuçlan-
dırma.
istidad-ı beşer:
insanın kabili-
yeti, insandaki potansiyel ka-
biliyet, insanın yaratılışında
var olan, geliştirilmeye müsait
kuvve, yapabilme gücü.
kaide:
kural, esas, düstur.
kemal:
olgunluk, yetkinlik,
tamlık; kusursuz, tam ve ek-
siksiz olma; erginlik, mükem-
mellik.
küre-i arz:
yer küre, dünya.
libas:
kıyafet, giysi.
mahsulât:
meydana gelen, el-
de edilen şeyler; meyveler,
ürünler.
1...,267,268,269,270,271,272,273,274,275,276 278,279,280,281,282,283,284,285,286,287,...576
Powered by FlippingBook