İman ve Küfür Muvazeneleri - page 95

kalBe farisî olarak taHattur eden
Bir MünaCat
(1)
?/
Sp
QÉn
Ør
dG p
¿Én
«n
Ñ`r
dÉp
H Gn
òn
µ`'
g p
Ö r
?n
?r
dG ?p
a r
ä n
ôs
£ n
în
J o
IÉn
LÉn
`æo
Ÿr
G p
? p
ò'
g
Yani, “
Bu münacat, kalbe Farisî olarak tahattur etti-
ğinden Farisî yazılmıştır
.” evvelce matbu olan Hubab ri-
salesinde derç edilmişti.
Gn
Qr
Oƒo
N p
Or
Q n
O r
?n
O r
ôn
c?/
e r
ôn
¶n
f r
â n
¡p
L r
¢ûn
°ûn
H
+
r
Ün
Q Én
j
r
? n
ój/
O /
»n
‰ r
¿Én
er
Q n
O
Yâ rab! tevekkülsüz, gafletle, iktidar ve ihtiyarıma
dayanıp derdime derman aramak için cihat-ı sitte deni-
len altı cihette nazar gezdirdim. Maatteessüf derdime
derman bulamadım. Manen bana denildi ki: “Yetmez mi
dert, derman sana?”
âr
°ùn
æn
e r
Qn
ón
> p
Q Gn
õ n
e r
Rho
Q i/
O :¬p
c r
? n
ój/
O ?/
e r
âr
°SGn
Q r
Qn
O
evet, gafletle sağımdaki geçmiş zamandan teselli al-
mak için baktım. Fakat, gördüm ki; dünkü gün, pederi-
min kabri ve geçmiş zaman, ecdadımın bir mezar-ı ekbe-
ri suretinde göründü. teselli yerine vahşet verdi.
(HaşİYe 1)
HaşİYe 1:
İman, o vahşetli mezar-ı ekberi, ünsiyetli bir meclis-i mü-
nevver ve bir mecma-ı ahbap gösterir.
âr
°ùn
æn
e p
ôr
Ñn
b Gn
O r
ô n
a :¬p
c r
? n
ój/
O r
'n
¸ r
Qn
O n
h
sonra, soldaki istikbale baktım; derman bulamadım.
Belki yarınki gün, benim kabrim ve istikbal ise, emsalimin
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 95 |
o
n
Y
edinCi
S
öz
iktidar:
güç, kuvvet.
iman:
Allah’a inanma.
istikbal:
gelecek zaman.
kabir:
mezar.
maatteessüf:
üzülerek, ne yazık
ki.
matbu:
basılmış kitap.
meal:
anlam, mana.
meclis-i münevver:
nurlu toplu-
luk.
mecma-ı ahbap:
dost topluluğu.
mezar-ı ekber:
en büyük mezar.
münacat:
Allah’a dua etme, yal-
varma.
nazar:
görüş, bakış.
peder:
baba, ata.
rab:
yaratan, besleyen, terbiye
eden Allah.
suret:
şekil, biçim.
tahattur:
hatıra gelme, hatırlama.
teselli:
avunma.
tevekkül:
Allah’a güvenme, vekil
olarak tanıyıp teslim olma.
ünsiyet:
alışkanlık, yakınlık.
vahşet:
korku.
cihat-ı sitte:
altı yön.
cihet:
yön.
derç:
arasına koyma.
derman:
çare.
ecdat:
dedeler, atalar.
emsali:
benzerleri.
farisî:
İran dili, Farsça.
farsça:
İran dili.
gaflet:
İslâmın ve imanın getir-
diği hakikatlerden haberi ol-
mayarak ya da unutarak var-
lıklara ve hâdiselere bakma,
dikkatsizlik, tembellik.
haşiye:
açıklayıcı not, dipnot.
Hubab risalesi:
Risale-i
Nur’un kitaplarından biri.
ibareler:
cümleler.
ihtiyar:
irade, tercih belirleme.
1.
Bu kısmın Arapça ve Farsça ibarelerinin manaları ve açıklamaları hemen altlarında verildi-
ğinden, başka bir meal konulmamıştır.
1...,85,86,87,88,89,90,91,92,93,94 96,97,98,99,100,101,102,103,104,105,...412
Powered by FlippingBook