?âr
°Sn
G r
?G n
ó o
c p
äÉn
LÉn
M p
äÉn
æp
FB
Én
c r
øj/
Gn
h r
?G n
ó o
c p
A r
õ o
L r
øj/
G
İşte, şu cihan kadar ve milyarlar ile ancak istihsal edi-
len hacet nerede; ve bu beş paralık cüz-i ihtiyarî nerede?
Bununla onların mübayaasına gidilmez. Bununla onlar
kazanılmaz. öyle ise, başka bir çare aramak gerektir.
âr
°Sn
G r
øn
e p
A?n
QÉn
¸ r
øn
à°r
Tn
òo
c ?/
e r
RÉn
f r
õ«p
f r
Ar
õo
L r
øjp
G r
Rn
G ,ƒo
J p
?Gn
Q r
Qn
O r
¢ùn
>
o çare ise şudur ki: o cüz-i ihtiyarîden dahi vazgeçip,
irade-i İlâhiyeye işini bırakıp, kendi havl ve kuvvetinden
teberri edip, Cenab-ı Hakkın havl ve kuvvetine iltica ede-
rek, hakikat-i tevekküle yapışmaktır.
“Yâ rab! Madem çare-i necat budur. senin yolunda o
cüz-i ihtiyarîden vazgeçiyorum ve enaniyetimden teberri
ediyorum.
ƒo
J p
ân
jÉ n
¡p
f »/
H p
ân
ªr
Mn
Q ,r
O n
ƒn
°T r
øn
e p
Ò/
µ n
à°r
S n
O ƒo
J p
ân
jÉn
æp
Y Én
J
âr
°Sn
G r
øn
e p
?Én
æn
>
“tâ senin inayetin, acz ve zaafıma merhameten, eli-
mi tutsun; hem, tâ senin rahmetin, fakr ve ihtiyacıma
şefkat edip, bana istinatgâh olabilsin, kendi kapısını ba-
na açsın.”
âr
°SG n
â r
aÉn
j r
ân
ªr
MQ p
ân
jÉ n
¡p
f »/
H p
ô r
ën
H ¬p
c r
¢ùn
c r
¿B
G
âr
°ùn
HG n
ôn
°S ?n
ôr
£n
b r
?n
j ¬p
c ip
QÉn
«p
àr
Np
G p
A r
õ o
L r
øj/
G r
ôn
H r
ón
æ`o
c ¬n
f ¬n
«`r
µn
J
evet, her kim ki, rahmetin nihayetsiz denizini bulsa,
elbette bir katre serap hükmünde olan cüz-i ihtiyarına iti-
mat etmez; rahmeti bırakıp, ona müracaat etmez.
acz:
zayıflık, güçsüzlük.
Cenab-ı Hak:
Allah.
cihan:
dünya, âlem.
cüz-i ihtiyarî:
seçme hakkı, tercih
etme serbestliği.
çare-i necat:
kurtuluş çaresi.
enaniyet:
benlik.
fakr:
yoksulluk, Allah’a muh-
taç olma.
hacet:
ihtiyaç.
hakikat-i tevekkül:
Allah’a
güvenme gerçeği.
havl:
güç, kuvvet.
hükmünde:
değerinde.
iltica:
sığınma.
inayet:
yardım.
irade-i ilâhiye:
Allah’ın diledi-
ğini yapabilme gücü.
istihsal etme:
elde etme.
istinatgâh:
dayanma yeri.
itimat:
güven.
katre:
damla.
merhameten:
merhamet
ederek, acıyarak.
mübayaa:
satın alma.
müracaat:
başvurma.
nihayetsiz:
sonsuz.
rahmet:
merhamet etme, acı-
ma, esirgeme.
serap:
su gibi görünen.
şefkat etmek:
acıyarak mer-
hamet etme.
teberri:
uzaklaşma, yüz çevir-
me.
yâ rab:
Ey Allah’ım.
zaaf:
zayıflık.
o
n
Y
edinCi
S
öz
| 100 |
iMan ve küfür Muvazeneleri