Ø
,r
Ú/
H ?/
µn
j
Æ
,r
iƒo
L ?/
µn
j
?
,r
¿Gƒn
N ?/
µn
j
¨
,r
?Gƒn
N ?/
µn
j
±
r
iƒo
c ?/
µn
j
?
,r
¿G n
O ?/
µn
j
demiştir.
(HaşİYe)
Yani,
¨
yalnız biri iste; başkaları isten-
meye değmiyor.
?
Biri çağır; başkaları imdada gelmi-
yor.
Æ
Biri talep et; başkaları lâyık değiller.
Ø
Biri gör;
başkalar her vakit görünmüyorlar, zeval perdesinde sak-
lanıyorlar.
?
Biri bil; marifetine yardım etmeyen başka
bilmekler faydasızdır.
±
Biri söyle; ona ait olmayan söz-
ler, malâyani sayılabilir.
@ o
܃o
Ñ r
ën
Ÿr
G n
ƒ o
g @ o
܃o
?r
£n
Ÿr
G n
ƒ o
g @ »p
eÉn
L r
…n
G n
âr
b n
ón
°U ,r
ºn
©n
f
o
Oƒo
Ñr
©n
Ÿr
G n
ƒ o
g @ o
Oƒo
°ür
?n
Ÿr
G n
ƒ o
g
evet Cami, pek doğru söyledin. Hakikî mahbup, ha-
kikî matlûp, hakikî maksut, hakikî ma’bud, yalnız odur.
r
ºn
dÉn
Y r
ón
f n
õ«/
e r
ôn
HG n
ôn
H z
n
ƒ o
g s
’ p
G n
¬
n
d p
G B
n
’
{ ¬p
c
Çünkü, bu âlem bütün mevcudatıyla, muhtelif dilleriy-
le ayrı ayrı nağamatıyla zikr-i İlâhînin halka-i kübrasında
beraber
(1)
n
ƒ o
g s
’ p
G n
¬
n
d p
G B
n
’
der, Vahdaniyete şahadet eder.
(2)
n
Ú/
? p
a '
’r
G t
Öp
Mo
G B
'
’
’nin açtığı yaraya merhem sürüyor ve
alâkayı kestiği mecazî mahbuplara bedel, bir Mahbub-i
lâyezalî’yi gösteriyor.
* * *
HaşİYe:
Yalnız bu satır Mevlâna Cami’nin kelâmıdır.
alâka:
ilgi.
âlem:
kâinat, dünya.
bedel:
karşılık.
hakikî:
gerçek.
halka-i kübra:
büyük halka.
haşiye:
açıklayıcı not, dipnot.
imdat:
yardım.
kelâm:
söz, lâf.
ma’bud:
kendisine ibadet edi-
len.
Mahbub-i lâyezalî:
her şeyin
kendisine sevgi beslediği yok
olmayan Allah.
mahbup:
sevilen.
maksut:
amaçlanan.
malâyani:
faydasız, boş şey.
marifet:
bilme, tanıma.
matlûp:
istenilen.
mecazî mahbup:
dünyevî, ge-
çici sevgililer.
merhem:
ilâç.
mevcudat:
varlıklar.
muhtelif:
çeşitli, farklı.
nağamat:
güzel sesler, nağ-
meler.
şahadet:
şahitlik, tanıklık.
talep etmek:
istemek.
vahdaniyet:
Allah’ın birliği.
vakit:
zaman.
zeval:
yokluk.
zikr-i ilâhî:
Allah’ı zikretmek.
1.
Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. (Bakara Suresi: 163.)
2.
Batıp gidenleri sevmem. (En’am Suresi: 76.)
o
n
Y
edinCi
S
öz
| 108 |
iMan ve küfür Muvazeneleri