İman ve Küfür Muvazeneleri - page 112

Bu sırrı bir temsil ile beyan edeceğiz. Meselâ, insanla-
rın sanatları içinde, nasıl ki maddenin kıymeti ile sanatın
kıymeti ayrı ayrıdır; bazen müsavi, bazen madde daha
kıymettar, bazen oluyor ki, beş kuruşluk demir gibi bir
maddede beş liralık bir sanat bulunuyor. Belki bazen, an-
tika olan bir sanat, bir milyon kıymeti aldığı hâlde, mad-
desi beş kuruşa da değmiyor. İşte öyle antika bir sanat,
antikacıların çarşısına gidilse, harikapişe ve pek eski hü-
nerver sanatkârına nispet ederek, o sanatkârı yâd et-
mekle ve o sanatla teşhir edilse, bir milyon fiyatla satılır.
eğer kaba demirciler çarşısına gidilse, beş kuruşluk bir
demir pahasına alınabilir.
İşte insan, Cenab-ı Hakkın böyle antika bir sanatıdır
ve en nazik ve nazenin bir mu’cize-i kudretidir ki, insanı
bütün esmasının cilvesine mazhar ve nakışlarına medar
ve kâinata bir misal-i musağğar suretinde yaratmıştır.
eğer, nur-i iman, içine girse, üstündeki bütün manidar
nakışlar o ışıkla okunur. o mü’min, şuur ile okur ve o in-
tisapla okutur. Yani, “sâni-i zülcelâl’in masnuuyum,
mahlûkuyum, rahmet ve keremine mazharım” gibi ma-
nalarla, insandaki sanat-ı rabbaniye tezahür eder. de-
mek, sâniine intisaptan ibaret olan iman, insandaki bü-
tün âsâr-ı sanatı izhar eder. İnsanın kıymeti, o sanat-ı
rabbaniyeye göre olur ve âyine-i samedâniye itibarıyla-
dır. o hâlde, şu ehemmiyetsiz olan insan, şu itibarla bü-
tün mahlûkat üstünde bir muhatab-ı İlâhî ve cennete lâ-
yık bir misafir-i rabbanî olur.
antika:
kıymetli, değerli.
âsâr-ı sanat:
sanat eserleri.
âyine-i samedâniye:
Allah’ın hiç-
bir şeye muhtaç olmayışını ve her
şeyin Ona muhtaç olduğu “Sa-
med” isminin tecelli ettiğini göste-
ren ayna.
beyan:
açıklama.
cilve:
güzel ve hoş bir biçimde gö-
rünme, yansıma.
ehemmiyet:
önem.
esma:
isimler.
hâl:
durum.
harikapişe:
harika işler yapan.
hünerver:
hünerli, becerikli.
ibaret:
meydana gelen.
iman:
Allah’a ve İslâmın gerekli
olan esaslarına inanma.
intisap:
mensup olma, bağlılık.
itibar:
değer.
izhar:
gösterme.
kerem:
lütuf, ihsan, bağış.
kıymet:
değer.
kıymettar:
değerli.
lâyık:
uygun, yakışır.
mahlûk:
yaratılmış, canlı varlık.
mahlûkat:
yaratılmışlar.
manidar:
manalı, anlamlı.
masnu:
sanatla yapılmış.
mazhar:
sahip olmuş, erişmiş,
yansıma, görünme yeri.
medar:
dayanak noktası, se-
bep.
misafir-i rabbanî:
Allah’ın mi-
safiri.
misal-i musağğar:
küçültül-
müş örnek.
mu’cize-i kudret:
Allah’ın
kudretinin mu’cizesi.
muhatab-ı ilâhî:
Allah’ın hitap
ettiği kimse.
mü’min:
iman esaslarına ina-
nan, Müslüman.
müsavi:
eşit.
nakış:
işleme, süsleme.
nazenin:
nazlı.
nazik:
güzel, zarif.
nispet:
ilgi, bağ, alâka.
nur-i iman:
imandan gelen
nur, ışık.
paha:
fiyat.
rahmet:
acıma, merhamet et-
me.
sanat:
ustalık, yapılan güzel iş,
hüner.
sanatkâr:
sanat eseri ortaya
koyan kimse.
sanat-ı rabbaniye:
Allah’ın
sanatı.
sâni:
Her şeyi sanatlı olarak
yaratan Allah.
sâni-i zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük sahibi, her şeyi sanatla ya-
ratan, Allah.
suret:
biçim, şekil.
sır:
hakikat.
şuur:
bilinç, akıl.
temsil:
benzetme.
teşhir:
sergileme.
tezahür:
görünme, ortaya çık-
ma.
yâd:
anma, hatıra getirme.
Y
irmi
ü
çünCü
S
öz
| 112 |
iMan ve küfür Muvazeneleri
1...,102,103,104,105,106,107,108,109,110,111 113,114,115,116,117,118,119,120,121,122,...412
Powered by FlippingBook