İman ve Küfür Muvazeneleri - page 120

ile yalvarmaktır; ve istemek ve dua etmektir. Yani, aczin
ve fakrın cenahlarıyla makam-ı âlâ-i ubudiyete uçmaktır.
demek, insan bu âleme ilim ve dua vasıtasıyla tekem-
mül etmek için gelmiştir. Mahiyet ve istidat itibarıyla her
şey ilme bağlıdır. Ve bütün ulûm-i hakikiyenin esası ve
madeni ve nuru ve ruhu, marifetullahtır. Ve onun üssü-
lesası da iman-ı billâhtır.
Hem insan, nihayetsiz acziyle nihayetsiz beliyyata ma-
ruz ve hadsiz a’dânın hücumuna müptelâ ve nihayetsiz
fakrıyla beraber nihayetsiz hacata giriftar ve nihayetsiz
metalibe muhtaç olduğundan, vazife-i asliye-i fıtriyesi,
imandan sonra duadır. dua ise, esas-ı ubudiyettir.
nasıl, bir çocuk, eli yetişmediği bir meramını, bir arzu-
sunu elde etmek için ya ağlar, ya ister; yani, ya fiilî, ya
kavlî lisan-ı acziyle, bir dua eder, maksuduna muvaffak
olur. öyle de, insan, bütün zîhayat âlemi içinde nazik, na-
zenin, nazdar bir çocuk hükmündedir. rahmanirrahîm’in
dergâhında, ya zaaf ve acziyle ağlamak veya fakr ve ihti-
yacıyla dua etmek gerektir; tâ ki, makasıdı ona musahhar
olsun veya teshirin şükrünü eda etsin. Yoksa, bir sinek-
ten vaveylâ eden ahmak ve haylaz bir çocuk gibi, “Ben
kuvvetimle bu kabil-i teshir olmayan ve bin derece ondan
kuvvetli olan acip şeyleri teshir ediyorum. Ve fikir ve ted-
birimle kendime itaat ettiriyorum” deyip küfran-ı nimete
sapmak, insaniyetin fıtrat-ı asliyesine zıt olduğu gibi, şid-
detli bir azaba kendini müstahak eder.
acip:
tuhaf, hayret veren.
âciz:
zayıf, güçsüz.
acz:
güçsüzlük.
a’dâ:
düşman.
ahmak:
pek akılsız.
âlem:
dünya.
arzu:
istek.
azap:
büyük sıkıntı, şiddetli acı.
beliyyat:
belâlar.
cenah:
kanat.
derece:
mertebe.
dergâh:
makam, huzur.
dua:
Allah’a yalvarmak, istemek.
eda:
yerine getirme.
esas:
asıl, temel.
esas-ı ubudiyet:
kulluğun aslı,
kulluğun esası, temeli.
fakr:
fakirlik.
fiilî:
fiillerle, hareketlerle.
fıtrat-ı asliye:
aslî yaratılış.
giriftar:
yakalanmış.
hacat:
ihtiyaçlar.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
haylaz:
hoşa gitmeyen davranış-
larda bulunan.
hüküm:
konum, durum.
ilim:
hakikati ifade eden bilgi.
iman:
Allah’a inanma.
iman-ı billâh:
Allah’a iman.
insaniyet:
insanlık.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
itaat:
boyun eğme.
kabil-i teshir:
boyun eğdirilebilen,
itaat ettirilen.
kavlî:
sözle, konuşarak.
küfran-ı nimet:
Allah’ın verdiği ni-
metleri inkâr etme, nankörlük.
lisan-ı acz:
zayıflık ve güçsüzlüğün
dili.
maden:
kaynak.
mahiyet:
nitelik, yapı.
makam-ı âlâ-i ubudiyet:
kul-
luğun en yüce makamı.
makasıd:
maksatlar, gayeler.
maksut:
istenilen şey, arzu.
marifetullah:
Allah’ı tanıma,
anlama, bilme.
maruz:
bir şeyin karşısında ve
tesiri altında bulunan.
meram:
arzu, istek.
metalip:
talep olunan, istenen
şeyler.
musahhar:
boyun eğen, emir
altına giren.
muvaffak:
ulaşmak, elde et-
mek.
müptelâ:
tutulmuş.
müstahak:
hak eden.
nazdar:
nazlı.
nazenin:
narin, ince yapılı.
nazik:
çabuk incinen.
nihayetsiz:
sonsuz.
nur:
aydınlık, ışık.
rahmanirrahîm:
şefkatli,
merhametli, koruyan Allah.
ruh:
öz, can.
şükür:
Allah’ın nimetlerine
karşı memnunluk gösterme.
tedbir:
idare etme.
tekemmül:
mükemmelleşme,
olgunlaşma.
teshir:
emrine itaat ettirme,
boyun eğdirme.
ulûm-i hakikiye:
gerçek ilim-
ler.
üssülesas:
hakikî sağlam te-
mel.
vasıta:
aracı.
vaveylâ:
çığlık, feryat.
vazife-i asliye-i fıtriye:
yaratı-
lışa ait asıl vazife.
zaaf:
zayıflık, güçsüzlük.
zîhayat:
hayat sahibi, canlılar.
zıt:
bir şeyin aksi, tersi.
Y
irmi
ü
çünCü
S
öz
| 120 |
iMan ve küfür Muvazeneleri
1...,110,111,112,113,114,115,116,117,118,119 121,122,123,124,125,126,127,128,129,130,...412
Powered by FlippingBook