İman ve Küfür Muvazeneleri - page 126

İşte, şu vaziyette bir insana hakikî ma’bud olacak, yal-
nız her şeyin dizgini elinde, her şeyin hazinesi yanında,
her şeyin yanında nazır, her mekânda hazır, mekândan
münezzeh, aczden müberra, kusurdan mukaddes, naks-
tan muallâ bir kadîr-i zülcelâl, bir rahîm-i zülcemal, bir
Hakîm-i zülkemal olabilir. Çünkü, nihayetsiz hacat-ı in-
saniyeyi ifa edecek, ancak nihayetsiz bir kudret ve muhit
bir ilim sahibi olabilir. öyle ise, ma’budiyete lâyık yalnız
odur.
İşte ey insan! eğer yalnız ona abd olsan, bütün mah-
lûkat üstünde bir mevki kazanırsın. eğer ubudiyetten is-
tinkâf etsen, âciz mahlûkata zelil bir abd olursun. eğer
enaniyetine ve iktidarına güvenip tevekkül ve duayı bıra-
kıp, tekebbür ve davaya sapsan, o vakit, iyilik ve icat ci-
hetinde, arı ve karıncadan daha aşağı, örümcek ve si-
nekten daha zayıf düşersin; şer ve tahrip cihetinde, dağ-
dan daha ağır, taundan daha muzır olursun.
evet, ey insan! sende iki cihet var: Birisi, icat ve vü-
cut ve hayır ve müspet ve fiil cihetidir. diğeri, tahrip,
adem, şer, nefiy, infial cihetidir. Birinci cihet itibarıyla
arıdan, serçeden aşağı; sinekten, örümcekten daha za-
yıfsın. İkinci cihet itibarıyla dağ, yer, göklerden geçersin.
onların çekindiği ve izhar-ı acz ettikleri bir yükü kaldırır-
sın. onlardan daha geniş, daha büyük bir daire alırsın.
Çünkü sen, iyilik ve icat ettiğin vakit, yalnız vüs’atin nis-
petinde, elin ulaşacak derecede, kuvvetin yetişecek mer-
tebede iyilik ve icat edebilirsin. eğer fenalık ve tahrip et-
sen, o vakit, fenalığın tecavüz ve tahribin intişar eder.
abd:
kul.
âciz:
güçsüz, kuvvetsiz.
acz:
zayıflık, güçsüzlük.
adem:
yokluk.
cihet:
yan, yön, taraf.
daire:
manevî bir emrin (işin) hük-
münün geçerli olduğu yer.
derece:
miktar.
dizgin:
idare, kontrol.
dua:
Allah’a yalvarma, isteme.
enaniyet:
kendini beğenme.
fiil:
iş yapma.
hacat-ı insaniye:
insanın ihtiyaç-
ları.
hakikî:
gerçek.
Hakîm-i zülkemal:
kemal sahibi,
her şeyi faydalı ve hikmetli yara-
tan Allah.
hazine:
kıymetli şeylerin bulundu-
ğu yer.
icat:
yeni bir şey ortaya koyma,
yapma.
ifa:
yerine getirme.
iktidar:
güç kuvvet, kabiliyet.
ilim:
bilgi; haber.
infial:
her hangi bir fiile ya da etki-
ye maruz kalma.
intişar:
yayılma.
istinkâf:
yüz çevirme, geri durma.
itibar:
değer.
izhar-ı acz:
aczini gösterme.
kadîr-i zülcelâl:
büyüklük sa-
hibi ve her şeye gücü yeten
Allah.
kudret:
güç, kuvvet.
ma’bud:
tapılan, kendisine
ibadet edilen.
ma’budiyet:
tapınılma.
mahlûkat:
yaratılmışlar, var-
lıklar.
mekân:
yer.
mertebe:
derece.
mevki:
makam.
muallâ:
yüce, yüksek
muhit:
her şeyi kuşatan, kap-
samlı.
mukaddes:
ayıp ve noksanlar-
dan kurtulmuş.
muzır:
zararlı.
müberra:
uzak, arınmış.
münezzeh:
uzak, yüce.
müspet:
olumlu.
naks:
eksiklik.
nazır:
bakan, gözeten.
nefiy:
inkâr etme, yok sayma.
nihayetsiz:
sonsuz.
nispet:
ölçü, oran.
rahîm-i zülcemal:
güzellik sa-
hibi, yaratıklarına karşı sonsuz
şefkat ve merhametli olan Al-
lah.
şer:
kötülük.
tahrip:
yıkma, bozma.
taun:
veba.
tecavüz:
haddini aşma.
tekebbür:
kibirlenme.
tevekkül:
Allah’a dayanma ve
güvenme.
ubudiyet:
kulluk.
vakit:
zaman.
vaziyet:
durum.
vücut:
var olma.
vüs’at:
genişlik.
zelil:
aşağılanmış.
Y
irmi
ü
çünCü
S
öz
| 126 |
iMan ve küfür Muvazeneleri
1...,116,117,118,119,120,121,122,123,124,125 127,128,129,130,131,132,133,134,135,136,...412
Powered by FlippingBook