İman ve Küfür Muvazeneleri - page 133

Fakat o insan, infial ve kabul ve dua ve sual cihetinde,
şu dünya hanında aziz bir yolcudur. Ve öyle bir kerîm’e
misafir olmuş ki, nihayetsiz rahmet hazinelerini ona aç-
mış ve hadsiz bedî masnuatını ve hizmetkârlarını ona
musahhar etmiş. Ve o misafirin tenezzühüne ve temaşa-
sına ve istifadesine öyle büyük bir daire açıp müheyya et-
miştir ki, o dairenin nısf-ı kutru, yani merkezden muhit
hattına kadar gözün kestiği miktar, belki hayalin gittiği
yere kadar geniştir ve uzundur.
İşte, eğer insan enaniyetine istinat edip hayat-ı dünye-
viyeyi gaye-i hayal ederek, derd-i maişet içinde muvak-
kat bazı lezzetler için çalışsa, gayet dar bir daire içinde
boğulur, gider. ona verilen bütün cihazat ve alât ve leta-
if, ondan şikâyet ederek, haşirde onun aleyhinde şaha-
det edeceklerdir ve davacı olacaklardır. eğer kendini mi-
safir bilse, misafir olduğu zat-ı kerîm’in izni dairesinde
sermaye-i ömrünü sarf etse, öyle geniş bir daire içinde
uzun bir hayat-ı ebediye için güzel çalışır ve teneffüs edip
istirahat eder; sonra âlâyıilliyyine kadar gidebilir. Hem
de, bu insana verilen bütün cihazat ve alât, ondan mem-
nun olarak ahirette lehinde şahadet ederler.
evet, insana verilen bütün cihazat-ı acibe, bu ehemmi-
yetsiz hayat-ı dünyeviye için değil, belki pek ehemmiyet-
li bir hayat-ı bâkiye için verilmişler. Çünkü, insanı hayva-
na nispet etsek, görüyoruz ki, insan, cihazat ve alât iti-
barıyla çok zengindir, yüz derece hayvandan daha zi-
yadedir. Hayat-ı dünyeviye lezzetinde ve hayvanî ya-
şayışında, yüz derece aşağı düşer. Çünkü, her gördüğü
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 133 |
Y
irmi
ü
çünCü
S
öz
kerîm:
“ikram ve ihsanı bol olan”
anlamında Allah’ın bir ismi.
leh:
onun faydasına, ondan yana.
letaif:
ince duygular.
masnuat:
sanatla yapılmış şeyler.
muhit:
çevre.
musahhar:
boyun eğen, emir altı-
na giren.
muvakkat:
geçici.
müheyya:
hazır.
nihayetsiz:
sonsuz.
nispet:
kıyaslama, karşılaştırma.
nısf-ı kutr:
yarıçap.
rahmet:
maddî ve manevî nimet-
ler.
sarf:
harcama.
sermaye-i ömür:
ömür sermaye-
si.
sual:
isteme.
şahadet:
şahitlik.
temaşa:
bakma, bakıp seyretme.
teneffüs:
nefes alma.
tenezzüh:
gezinti, eğlenmek ama-
cıyla yapılan gezinti.
zat-ı kerîm:
Cömert zat, kerem
sahibi Allah.
ziyade:
çok, fazla.
ahiret:
öbür dünya, kıyamet-
ten sonra kurulacak olan
âlem.
alât:
aletler.
âlâyıilliyyin:
yücelerin yücesi.
aleyh:
onun zararına, ona kar-
şı.
aziz:
muhterem, saygın.
bedî:
eşsiz güzel.
cihazat:
cihazlar; kendilerine
ihtiyaç duyulan maddî manevî
organlar.
cihazat-ı acibe:
şaşırtıcı cihaz-
lar, organlar.
cihet:
yön.
derd-i maişet:
geçim sıkıntısı.
dua:
Allah’a yalvarma, isteme.
ehemmiyetli:
kıymetli, değer-
li.
ehemmiyetsiz:
kıymetsiz, de-
ğersiz.
enaniyet:
benlik, gurur, kendi-
ne güvenme.
gaye-i hayal:
hayal edilen ga-
ye, ideal.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
han:
yolcuların misafir olduğu
bina.
haşir:
kıyametten sonra bü-
tün insanların diriltilip, bir yere
toplanmaları.
hayat-ı bâkiye:
sonsuz hayat,
ahiret hayatı.
hayat-ı dünyeviye:
dünyaya
hayatı.
hayat-ı ebediye:
ebedî ve
sonsuz hayat.
hayvanî:
biyolojik, bedeni ihti-
yaçlar bakımından.
hizmetkâr:
hizmetçi.
infial:
her hangi bir fiile ya da
etkiye maruz kalkma.
istifade:
faydalanma.
istinat:
dayanma.
istirahat:
dinlenme.
1...,123,124,125,126,127,128,129,130,131,132 134,135,136,137,138,139,140,141,142,143,...412
Powered by FlippingBook