İman ve Küfür Muvazeneleri - page 142

“Benim rabb-i rahîm’im, dünyayı bana bir hane yaptı;
ay ve güneşi o haneme bir lâmba ve baharı bir deste gül
ve yazı bir sofra-i nimet ve hayvanı bana hizmetkâr yap-
tı; ve nebatatı, o hanemin ziynetli levazımatı yapmıştır.”
netice-i kelâm
: sen, eğer nefis ve şeytanı dinlersen,
esfel-i safilîne düşersin. eğer Hak ve kur’ân’ı dinlersen,
âlâyıilliyyine çıkar, kâinatın bir güzel takvimi olursun.
BeŞinCi nükte
İnsan, şu dünyaya bir memur ve misafir olarak gönde-
rilmiş, çok ehemmiyetli istidat ona verilmiş; ve o istida-
data göre, ehemmiyetli vazifeler tevdi edilmiş. Ve insanı
o gayeye ve o vazifelere çalıştırmak için, şiddetli teşvik-
ler ve dehşetli tehditler edilmiş. Başka yerde izah ettiği-
miz vazife-i insaniyetin ve ubudiyetin esasatını şurada ic-
mal edeceğiz; tâ ki, ahsen-i takvim sırrı anlaşılsın.
İşte insan, şu kâinata geldikten sonra, iki cihet ile ubu-
diyeti var. Bir ciheti, gaibâne bir surette bir ubudiyeti, bir
tefekkürü var; diğeri, hâzırâne muhataba suretinde bir
ubudiyeti, bir münacatı vardır.
Birinci vecih şudur ki: kâinatta görünen saltanat-ı ru-
bubiyeti, itaatkârâne tasdik edip, kemalâtına ve mehasi-
nine hayretkârâne nezaretidir.
sonra, esma-i kudsiye-i İlâhiyenin nukuşlarından iba-
ret olan bedî sanatları, birbirinin nazar-ı ibretlerine gös-
terip, dellâllık ve ilâncılıktır.
ahsen-i takvim:
insanın en güzel
biçimde yaratılması.
âlâyıilliyyin:
yüceler yücesi, en
yüksek mertebe.
bedî:
eşsiz güzel.
cihet:
yön.
dehşetli:
korkunç, korkutucu.
dellâllık:
ilân edicilik.
ehemmiyetli:
çok önemli, çok
kıymetli.
esasat:
esaslar, temel noktalar.
esfel-i safilîn:
aşağıların en aşağısı.
esma-i kudsiye-i ilâhiye:
Allah’ın
mukaddes isimleri.
gaibâne:
hâzırda görünmeksizin,
yüz yüze olmadan, gizliden.
gaye:
maksat, hedef.
Hak:
Allah.
hane:
ev.
hayretkârâne:
hayret ederek.
hâzırâne:
hazırcasına, karşısında
bulunup görürcesine.
hizmetkâr:
hizmetçi.
ibaret:
meydana gelen.
icmal:
özetleme.
ilâncılık:
duyuruculuk.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
itaatkârâne:
itaat ederek.
izah:
açıklama, anlatma.
kâinat:
bütün âlemlerin, varlık
âlemi.
kemalât:
mükemmellikler.
levazımat:
ihtiyaç maddeleri.
mehasin:
güzellikler.
muhatap:
hitap olunan, ken-
disine söz söylenilen, konuşu-
lan kimse.
münacat:
Allah’a dua etme,
yalvarma.
nazar-i ibret:
ders alacak ba-
kış.
nebatat:
bitkiler.
nefis:
insanın kötülüğü iste-
yen ve sevk eden yönü.
netice-i kelâm:
sözün özü.
nezaret:
bakma, seyretme.
nukuş:
nakışlar, işlemeler.
nükte:
ince manalı söz.
rabb-i rahîm:
şefkat ve mer-
hamet sahibi olan Cenab-ı
Hak.
saltanat-ı rububiyet:
kâinatı
terbiye ve idare edici olan Al-
lah’ın saltanatı.
sanat:
eser; eserdeki ustalık
ve hüner.
sofra-i nimet:
nimet sofrası.
suret:
tarz, biçim.
sır:
gizlilik
şeytan:
tamamen kötü olan
ve kötülüğe teşvik eden varlık.
şiddetli:
çok etkili, çok tesirli.
takvim:
küçük bir örnek.
tasdik:
doğruluğunu kabul et-
me.
tefekkür:
zihni faaliyet gös-
terme, düşünme, fikir üretme.
tehdit:
korkutarak uyarma.
teşvik:
şevklendirmek, cesa-
ret vermek.
tevdi:
bırakma, emanet ver-
me.
ubudiyet:
kulluk.
vazife:
görev.
vazife-i insaniyet:
insan ol-
manın gerektirdiği görev.
vecih:
yön, yan, taraf.
ziynet:
süs.
Y
irmi
ü
çünCü
S
öz
| 142 |
iMan ve küfür Muvazeneleri
1...,132,133,134,135,136,137,138,139,140,141 143,144,145,146,147,148,149,150,151,152,...412
Powered by FlippingBook