İman ve Küfür Muvazeneleri - page 150

Şimdi, ey nefis! Birkaç sözde kat’î ispat etmişiz ki, asıl
mahiyetin kusur, naks, fakr, aczden yoğrulmuştur ki, zul-
met karanlığın derecesi nispetinde nurun parlaklığını
gösterdiği gibi, zıddiyet itibarıyla sen onlarla Fâtır-ı zül-
celâl’in kemal, cemal, kudret ve rahmetine âyinedarlık
ediyorsun.
demek ey nefis! nefsine muhabbet değil, belki adavet
etmelisin, veyahut acımalısın, veyahut mutmainne olduk-
tan sonra şefkat etmelisin. eğer nefsini seversen –çünkü
senin nefsin lezzet ve menfaatin menşeidir; sen de, lez-
zet ve menfaatin zevkine meftunsun– o zerre hükmünde
olan lezzet ve menfaat-i nefsiyeyi nihayetsiz lezzet ve
menfaatlere tercih etme. Yıldız böceği gibi olma. Çünkü
o, bütün ahbabını ve sevdiği eşyayı karanlığın vahşetine
gark eder, nefsinde bir lem’acık ile iktifa eder. zira, nef-
sî olan lezzet ve menfaatinle beraber bütün alâkadar ol-
duğun ve bütün menfaatleriyle intifa ettiğin ve saadetle-
riyle mes’ut olduğun mevcudatın ve bütün kâinatın men-
faatleri, nimetleri iltifatına tâbi bir Mahbub-i ezelî’yi sev-
mekliğin lâzımdır; tâ hem kendinin, hem bütün onların
saadetleriyle mütelezziz olasın. Hem, kemal-i Mutlak’ın
muhabbetinden aldığın nihayetsiz bir lezzeti alasın.
zaten sana, sende senin nefsine olan şedit muhabbe-
tin, onun zatına karşı muhabbet-i zatiyedir ki, sen suiis-
timal edip kendi zatına sarf ediyorsun. öyle ise, nefsin-
deki
ene
’yi yırt,
hüve
’yi göster. Ve kâinata dağınık bütün
muhabbetlerin, onun esma ve sıfâtına karşı verilmiş bir
acz:
zayıflık, âcizlik.
adavet:
düşmanlık.
ahbap:
dostlar.
alâkadar:
ilgili, münasebetli.
âyinedar:
yansıtıcı, aynalık.
cemal:
Cenab-ı Hakkın lütuf ve ih-
sanı ile tecellisi.
derece:
miktar.
ene:
benlik.
esma:
isimler.
fakr:
fakirlik.
fâtır-ı zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi ve benzeri olmayan şeyleri
yaratan Allah.
gark:
batma, boğulma.
hüve:
o; Allah‘a izafeten zamir.
iktifa:
yetinme.
iltifat:
gönlü hoş etme.
intifa etmek:
faydalanmak.
kâinat:
bütün âlemler.
kat’î:
kesin.
kemal:
olgunluk, mükemmellik.
kemal-i Mutlak:
her yönüyle tam
mükemmel olan Allah.
kudret:
Allah’ın bütün varlığı çev-
releyen ezelî kuvveti.
lem’acık:
küçük parıltı.
lezzet:
zevk, haz.
Mahbub-i ezelî:
varlığının baş-
langıcı olmayan ve bütün ya-
ratıklar tarafından sevilen Al-
lah.
mahiyet:
neden ibaret oldu-
ğu, nitelik.
meftun:
tutkun.
menfaat:
fayda.
menfaat-i nefsiye:
nefse ait
menfaat.
menşe:
kaynak.
mes’ut:
bahtiyar.
mevcudat:
var olan her şey.
muhabbet:
sevme.
muhabbet-i zatiye:
Allah’ın
zatına karşı duyulan muhab-
bet, sevgi.
mutmainne:
emin, tatmin ol-
muş.
mütelezziz:
lezzet alan.
naks:
noksanlık, eksiklik.
nefis:
can, sürekli kötülüklere
sevk eden şehvet ve gadap
duygularının kaynağı.
nihayetsiz:
sonsuz.
nimet:
ihsan, bağış.
nispet:
ölçü.
nur:
parlaklık, ışık.
rahmet:
Allah’ın kullarını esir-
gemesi.
saadet:
mutluluk.
sarf:
harcama.
suiistimal:
kötüye kullanma.
sıfât:
nitelikler, vasıflar.
şedit:
şiddetli.
şefkat:
acıyarak ve esirgeye-
rek sevme.
tâbi:
uyan, bağlı.
tercih:
seçme.
vahşet:
korku, güvensizlik.
zat:
şahıs, kendi şahsı, nefsi.
zıddiyet:
karşıtlık.
Y
irmi
d
ördünCü
S
öz
| 150 |
iMan ve küfür Muvazeneleri
1...,140,141,142,143,144,145,146,147,148,149 151,152,153,154,155,156,157,158,159,160,...412
Powered by FlippingBook