(2)
$G n
¿
Én
ër
Ѱo
S
(1)
@ o
Èn
r
cn
G *n
G
deyip, mahviyet içinde, hayret
ve muhabbetle secde eder.
sonra görüyor ki, bir ganî-i Mutlak, bir sahavet-i mut-
lak içinde, nihayetsiz servetini, hazinelerini gösteriyor. o
da, ona mukabil, tazim ve sena içinde kemal-i iftikar ile
sual eder ve ister.
sonra görüyor ki, o Fâtır-ı zülcelâl, yeryüzünü bir ser-
gi hükmünde yapmış, bütün antika sanatlarını orada teş-
hir ediyor. o da, ona mukabil
(3)
*G n
A=É n
°TÉ n
e
diyerek takdir
ile,
(4)
*G n
?n
QÉn
H
diyerek tahsin ile,
$G n
¿
Én
ër
Ѱo
S
diyerek hay-
ret ile,
o
Èn
r
cn
G *n
G
diyerek istihsan ile mukabele eder.
sonra görüyor ki, bir Vahid-i ehad, şu kâinat sarayın-
da taklit edilmez sikkeleriyle, ona mahsus hatemleriyle,
ona münhasır turralarıyla, ona has fermanlarıyla bütün
mevcudata damga-i vahdet koyuyor ve tevhidin ayatını
nakşediyor. Ve afak-ı âlemin aktârında Vahdaniyetin
bayrağını dikiyor. Ve rububiyetini ilân ediyor. o da, ona
mukabil, tasdik ile, iman ile, tevhid ile, iz’an ile, şahadet
ile, ubudiyet ile mukabele eder.
İşte, bu çeşit ibadat ve tefekküratla, hakikî insan olur,
ahsen-i takvimde olduğunu gösterir; imanın yümnü ile,
emanete lâyık, emin bir halife-i arz olur.
afak-ı âlemin aktârı:
âlemin ufuk-
larının her tarafı.
ahsen-i takvim:
insanın en güzel
biçimde yaratılması.
antika:
kıymetli, değerli.
ayat:
işaretler, deliller.
damga-i vahdet:
birlik mührü.
emin:
güvenilir.
esfel-i safilîn:
aşağıların en aşağısı,
cehennemin en aşağı tabakası.
fâtır-ı zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi ve benzeri olmayan şeyleri
yaratan Allah.
ferman:
emir, buyruk.
Ganî-i Mutlak:
sonsuz zenginlik
sahibi olan Allah.
hakikî:
gerçek.
halife-i arz:
yeryüzünde bütün
varlıklar üzerinde tasarruf eden in-
san.
has:
özel.
hatem:
mühür, damga.
hükmünde:
tarzında, şeklinde.
ibadat:
ibadetler.
iman:
Allah’a inanma.
insan-ı gafil:
gafletle Rabbini unu-
tan insan.
istihsan:
güzel bulma, beğenme.
iz’an:
akıl; anlayış, kavrayış, fera-
set, basiret.
kâinat:
evren, tüm varlıklar.
kemal-i iftikar:
fakirliğini tam his-
setme.
mahsus:
sadece bir kişiye ait.
mahviyet:
alçak gönüllülük.
mevcudat:
varlıklar.
muhabbet:
sevgiyle.
mukabele:
karşılık verme.
mukabil:
karşılık.
münhasır:
sadece bir kişide bulu-
nan.
nakşetme:
işleme.
nihayetsiz:
sonsuz.
rububiyet:
idare ve terbiye edici-
lik.
sahavet-i mutlak:
sonsuz cö-
mertlik.
secde:
ibadet için başı yere koy-
ma.
sena:
övme.
servet:
zenginlik.
sikke:
damga.
sual:
isteme.
suiihtiyar:
iradeyi kötüye kul-
lanma.
şahadet:
şahitlik.
tahsin:
beğenme, hayran ol-
ma.
takdir:
beğenme.
taklit:
benzerini yapma.
tasdik:
kabul etme, doğrula-
ma.
tazim:
hürmet.
tefekkürat:
zihni faaliyetlerde
bulunma, düşünmeler.
teşhir:
gösterme, sergileme.
tevhit:
Allah’ın bir ve benzer-
siz olması, Allah’ın bir olduğu-
na inanma.
turra:
mühür, damga, tuğra.
ubudiyet:
kulluk.
vahdaniyet:
Allah’ın birliği.
vahid-i ehad:
Bir olan ve birli-
ği her bir şeyde tecelli eden
Allah.
yümün:
uğur, bereket.
1.
Allah en büyüktür, en yücedir.
2.
Allah her türlü kusur ve noksandan münezzehtir.
3.
Allah dilemiş, n e güzel yaratmış.
4.
Allah dilemiş, ne mübarek yaratmış.
Y
irmi
ü
çünCü
S
öz
| 144 |
iMan ve küfür Muvazeneleri