nebatatın tohumları ve çekirdekleri, onların niyetleri-
dir. Meselâ, kavun, kalbinde nüveler suretinde bin niyet
eder ki, “Yâ Hâlık’ım! senin esma-i Hüsnanın nakışları-
nı yerin birçok yerlerinde ilân etmek isterim.” Cenab-ı
Hak, gelecek şeylerin nasıl geleceklerini bildiği için, on-
ların niyetlerini bilfiil ibadet gibi kabul eder. “
Mü’minin
niyeti, amelinden hayırlıdır
”
(1)
şu sırra işaret eder. Hem,
n
?p
°Tr
ôn
Y n
án
fp
Rn
h n
?p
°ùr
Øn
f n
ABɰn
Vp
Qn
h n
?p
?r
?n
N n
On
ón
Y n
?p
ór
ªn
ëp
Hn
h n
?n
fÉn
ër
Ѱo
S
p
äÉn
ë«/
Ѱr
ùn
J p
™«/
ªn
é p
H n
?o
ëu
Ѱn
ùo
fn
h n
?p
JÉn
ªp
?n
c n
OGn
óp
en
h
(2)
n
?p
à`n
µ
p
Ä '
= ? n
en
h n
?p
FBÉn
«p
dr
hn
Gn
h n
?p
FBÉ`n
«p
Ñr
fn
G
gibi hadsiz adetle tesbih etmenin hikmeti, şu sırdan an-
laşılır.
Hem, nasıl bir zabit bütün neferatının yekûn hizmetle-
rini kendi namına padişaha takdim eder; öyle de, mah-
lûkata zabitlik eden ve hayvanat ve nebatata kumandan-
lık yapan ve mevcudat-ı arziyeye halifelik etmeye kabil
olan ve kendi hususî âleminde kendini herkese vekil te-
lâkki eden insan,
(3)
o
Ú/
©n
à°r
ùn
f n
?É s
jp
Gn
h o
ó o
Ñr
©n
f n
?É s
jp
G
der; bütün hal-
kın ibadetlerini ve istianelerini, kendi namına Ma’bud-i
zülcelâl’e takdim eder.
Hem
p
án
æp
°ùr
dn
Ép
Hn
h n
?p
JÉn
bƒo
?`r
?n
p
™«/
ªn
L p
äÉn
ë«/
Ѱr
ùn
J p
™«/
ªn
ép
H n
?n
fÉn
ër
Ѱo
S
(4)
n
? p
JÉ n
Yƒ o
æ° r
ü n
e p
™«
/
ª n
L
der; bütün mevcudatı kendi hesabına
söylettirir.
adet:
miktar, sayı.
âlem:
dünya.
amel:
fiil, iş.
arş:
Allah’ın kudret ve saltanatının
tecelli yeri.
bilfiil:
yapılmış.
Cenab-ı Hak:
Allah.
esma-i Hüsna:
Allah’ın güzel isim-
leri.
evliya:
velîler, Allah dostları.
hadsiz:
sınırsız.
halifelik:
vekillik.
halkın ibadetleri:
insanların kul-
luk görevleri.
Hâlık:
yaratıcı; Allah.
hamd:
Allah’a karşı olan şükran ve
memnuniyetini onu överek bildir-
me.
hayvanat:
hayvanlar.
hikmet:
gizli sebep.
hususî:
bir kişiye has olan, özel.
ibadet:
Allah’ın emrettiklerini yeri-
ne getirme.
ilân:
herkese duyurmak.
istiane:
yardım dileme.
kabil:
mümkün, uygun olma.
kumandan:
komutan.
lâyık:
yakışır, uygun.
Ma’bud-i zülcelâl:
kendisine iba-
det edilen celâl sahibi olan Allah.
mahlûkat:
Allah tarafından yaratı-
lanlar.
masnuat:
sanatla yapılmış şeyler.
melek:
Allah’ın nurdan yarattığı,
her zaman görülemeyen varlıklar.
mevcudat:
var olan her şey.
mevcudat-ı arziye:
dünyadaki
varlıklar.
Mü’min:
iman eden, inanan.
nakış:
işleme.
nam:
ad, isim.
nebatat:
bitkiler.
neferat:
neferler, askerler.
niyet:
kalbin bir şeye karar ver-
mesi.
nüve:
çekirdek.
padişah:
hükümdar.
peygamber:
Allah’ın elçisi, ne-
bî.
suret:
biçim, görünüş.
sır:
gizli hakikat.
takdim:
sunma.
telâkki:
anlayış, anlama.
tesbih:
Allah’ın şanını yücelt-
me, noksan sıfatlardan uzak
tutma.
tesbihat:
tesbihler, Allah’ı şa-
nına uygun anmalar.
vekil:
sözcü.
yekûn:
toplam.
zabit:
komutan, idare eden.
zat:
kendi.
1.
Camiü’s-Sağir, 6:291, 292; Ramuzü’l-Ehadis, s. 453; Kenzü’l-Ummal, 3:419, hadis no: 7236.
2.
“Mahlûkatının sayısınca, Zatına lâyık şekilde, arşının ağırlığınca, kelimelerinin mürekkebi
miktarınca hamd ederek Seni her türlü kusur ve noksandan tenzih ederiz.” (Müslim, Zikir:
79; Müsned, 1:258.) Bütün peygamberlerinin, evliyalarının ve meleklerinin tesbihatıyla Seni
tesbih ederiz
3.
Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz. (Fatiha Suresi: 5.)
4.
Bütün mahlûkatının bütün tesbihatıyla ve bütün masnuatının dilleriyle Seni tesbih ederiz.
Y
irmi
d
ördünCü
S
öz
| 154 |
iMan ve küfür Muvazeneleri