İman ve Küfür Muvazeneleri - page 162

Meselâ,
(2)
Gƒn
Hp
q
ôdG n
? s
ôn
Mn
h n
™r
«n
Ñ`r
dG *G s
?n
Mn
Gn
h
(1)
@n
Iƒ'
cs
õdG Gƒ o
Jn
Gn
h n
Iƒ'
?° s
üdG Gƒ o
ª«/
bn
Gn
h
kur’ân’ın bu galebe-i i’cazkârânesini bir “Mukaddeme” ile
beyan edeceğiz. Şöyle ki:
işaratü’l-i’caz
’da ispat edildiği gibi, bütün ihtilâlât-ı
beşeriyenin madeni bir kelime olduğu gibi, bütün ahlâk-ı
seyyienin menbaı dahi bir kelimedir.
Birinci kelime
: “Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse,
bana ne.”
ikinci kelime
: “sen çalış, ben yiyeyim.”
evet, hayat-ı içtimaiye-i beşeriyede havas ve avam,
yani zenginler ve fakirler, muvazeneleriyle rahatla yaşar-
lar. o muvazenenin esası ise, havas tabakasında merha-
met ve şefkat; aşağısında, hürmet ve itaattir. Şimdi, bi-
rinci kelime havas tabakasını zulme, ahlâksızlığa, merha-
metsizliğe sevk etmiştir; ikinci kelime avamı kine, hase-
de, mübarezeye sevk edip, rahat-ı beşeriyeyi birkaç asır-
dır selbettiği gibi; şu asırda, sa’y, sermaye ile mübareze
neticesi, herkesçe malûm olan Avrupa hâdisat-ı azîmesi
meydana geldi.
İşte, medeniyet, bütün cemiyat-ı hayriye ile ve ahlâkî
mektepleriyle ve şedit inzibat ve nizamatıyla, beşerin o
iki tabakasını musalâha edemediği gibi, hayat-ı beşerin
iki müthiş yarasını tedavi edememiştir. kur’ân, birinci
kelimeyi esasından vücub-i zekât ile kal’ eder, tedavi
eder; ikinci kelimenin esasını hurmet-i riba ile kal’ edip,
ahlâk:
insanın iyi veya kötü olarak
vasıflandırılmasına yol açan ma-
nevî nitelikleri, huyları.
ahlâk-ı seyyie:
kötü ahlâk.
ahlâkî:
ahlâka uygun, ahlâkla ilgili.
asır:
yüzyıl, devir.
avam:
fakirler, halk tabakası.
beşer:
insanlık.
beyan:
anlatma.
cemiyat-ı hayriye:
hayır cemiyet-
leri.
esas:
asıl, temel.
faiz:
riba.
galebe-i i’cazkârâne:
mu’cizeli bir
şekilde galip gelme.
hâdisat-ı azîme:
büyük hâdiseler.
haram:
İslamiyetçe yasaklanan iş-
ler.
haset:
kıskançlık.
havas:
üst sınıf, zenginler.
hayat-ı beşer:
insan hayatı.
hayat-ı içtimaiye-i beşeriye:
in-
sanlara ait olan sosyal hayat.
helâl:
Allah’ın müsaade ettiği şey.
hurmet-i riba:
faizin haram oluşu.
hürmet:
ihtiram, saygı.
ihtilâlât-ı beşeriye:
insanlar ara-
sındaki kargaşalar.
inzibat:
disiplin.
ispat:
doğruyu delillerle gösterme.
işaratü’l-i’caz:
Bediüzzaman Said
Nursî’nin, Risale-i Nur Külliyatında
yer alan bir eseri.
itaat:
uyma, baş eğme.
kal’ etmek:
söküp atmak, teme-
linden yıkıp atmak.
kin:
gizli düşmanlık.
madenî:
kaynak.
malûm:
bilinen.
medeniyet:
uygarlık.
mektep:
eğitim ve öğretim kuru-
luşu.
menba:
kaynak.
merhamet:
acımak, iyilik et-
mek.
meselâ:
misal olarak.
mukaddeme:
giriş.
musalâha:
barıştırma; sulh,
barış.
muvazene:
karşılaştırma,
denge.
mübareze:
dövüşme, kavga.
müthiş:
dehşetli.
namaz:
İslâmın beş şartından
biri.
netice:
sonuç.
nizamat:
nizamlar, düzenler.
rahat-ı beşeriye:
insanlığın ra-
hatı.
sa’y:
çalışma, emek.
selp:
kaldırma.
sevk:
yönlendirme, yollama.
şedit:
şiddetli, sert.
şefkat:
içten ve karşılıksız sev-
me.
tabaka:
sınıf.
tedavi:
aksaklığı düzeltme,
iyileştirme.
vücub-i zekât:
zekâtın farz
oluşu.
zekât:
İslâmın beş şartından
biri olan, Allah için malın belli
bir kısmının her yıl zekât veri-
lebilecek kimselere dağıtılma-
sı.
zulüm:
haksızlık, eziyet.
1
. Namazı dos doğru kılın, zekâtı verin. (Bakara Suresi: 43.)
2.
Allah alışverişi helâl, fâizi ise haram kıldı. (Bakara Suresi: 275.)
Y
irmi
B
eşinCi
S
öz
| 162 |
iMan ve küfür Muvazeneleri
1...,152,153,154,155,156,157,158,159,160,161 163,164,165,166,167,168,169,170,171,172,...412
Powered by FlippingBook