İman ve Küfür Muvazeneleri - page 172

Yirmi Altıncı Sözden Üçüncü Mebhasın
Sonu ve Dördüncü Mebhas
Eğer desen
: “kader bizi böyle bağlamış, hürriyetimi-
zi selp etmiştir. İnbisat ve cevelâna müştak olan kalp ve
ruh için, kadere iman bir ağırlık, bir sıkıntı vermiyor mu?”
Elcevap
: kat’a ve asla! sıkıntı vermediği gibi, niha-
yetsiz bir hiffet, bir rahatlık ve rehureyhanı veren ve em-
nüemanı temin eden bir sürur, bir nur veriyor. Çünkü,
insan kadere iman etmezse, küçük bir dairede cüz’î bir
serbestiyet, muvakkat bir hürriyet içinde, dünya kadar
ağır bir yükü, bîçare ruhun omzunda taşımaya mecbur-
dur. Çünkü, insan bütün kâinatla alâkadardır, nihayetsiz
makasıd ve metalibi var; kudreti, iradesi, hürriyeti mil-
yondan birisine kâfi gelmediği için, çektiği manevî sıkın-
tı ağırlığı, ne kadar müthiş ve muvahhiş olduğu anlaşılır.
İşte kadere iman, bütün o ağırlığı kaderin sefinesine
atar, kemal-i rahat ile, ruh ve kalbin kemal-i hürriyetiyle
kemalâtında serbest cevelânına meydan veriyor. Yalnız
nefs-i emmarenin cüz’î hürriyetini selp eder ve firavuni-
yetini ve rububiyetini ve keyfemayeşa hareketini kırar.
kadere iman o kadar lezzetli, saadetlidir ki, tarif edil-
mez. Yalnız, şu temsil ile o lezzete ve o saadete bir işa-
ret edeceğiz. Şöyle ki:
alâkadar:
ilgili, ilişkili.
bîçare:
çaresiz.
cereyan:
olma, meydana gelme.
cevelân:
dolaşma, gezinme.
cüz’î:
az, pek az.
edepsiz:
edepten, terbiyeden
yoksun.
emnüeman:
tam bir emniyet ve
korkusuzluk.
erzak:
rızıklar, yiyecekler.
firavuniyet:
isyankârlıkla Allah’ı
tanımama, kendisini ilâh olarak
gösterme, firavunlaşma.
gasıbâne:
hakkı olmayan şeyi ala-
rak, gasp ederek.
has:
hususî, özel.
hiffet:
hafiflik, rahatlık.
hürriyet:
serbestiyet.
ıztırap:
aşırı elem, azap, sıkıntı.
idare:
yönetme, yürütme.
iktiza:
gerektirme.
irade:
bir şeyi yapma veya yap-
mama konusunda karar verebil-
me ve bu kararı yerine getirebil-
me gücü.
kader:
Cenab-ı Hakkın her şeyi ol-
madan önce takdir etmesi, plânla-
ması.
kâfi:
yeterli.
kâinat:
yaratılmış olan şeylerin ta-
mamı, varlıklar.
kat’a:
hiçbir vakit, asla.
kemalât:
faziletler, iyilikler, mü-
kemmellikler.
kemal-i hürriyet:
tam ve mü-
kemmel hürriyet.
kemal-i rahat:
tam bir rahatlık.
kemal-i sühulet:
tam ve mükem-
mel bir kolaylık.
keyfemayeşa:
kendi keyfince, ba-
şıboş.
kudret:
güç, kuvvet.
külfet:
zahmet, zorluk.
mahall-i garaip:
garipliklerle dolu,
hayret edilecek yerler.
makasıd:
maksatlar, gayeler.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
metalip:
istekler, arzular.
muvahhiş:
dehşet veren, kor-
kutucu.
muvakkat:
geçici.
müştak:
iştiyaklı, arzulu.
mütemadiyen:
sürekli olarak,
devamlı.
nefs-i emmare:
insanı kötülü-
ğe sürükleyen nefis, insana
kötü ve günah olan işlerin ya-
pılmasını emreden nefis.
nihayetsiz:
sonsuz.
nizam-ı kanun:
kanun gereği,
düzeni, disiplini.
nur:
parıltı, parlaklık, ışık.
payitaht:
makam.
ruh:
insan ve hayvanlardaki
dirilik kaynağı, hayatın temeli
ve sebebi olan gayr-i maddî
cevher, manevî varlık.
rububiyet:
Cenab-ı Allah’ın
her zaman, her yerde, her
mahlûka muhtaç olduğu şey-
leri vermesi, terbiye ediciliği.
ruhureyhan:
hoş ve güzel ko-
ku.
saadet:
mutluluk, bahtiyarlık.
sârıkane:
hırsızcasına.
sefine:
gemi.
selp:
zorla alma; ortadan kal-
dırma.
suret:
tarz, şekil.
sürur:
sevinç, mutluluk, neşe.
tavattun:
yerleşme, yurt edin-
me.
tedbir:
idare etme, çekip çe-
virme.
tedip:
cezalandırma.
teessüf:
üzülme, acı duyma.
temin:
sağlama.
temsil:
benzetme, örnek.
varidat:
gelirler.
Y
irmi
a
lTınCı
S
öz
| 172 |
iMan ve küfür Muvazeneleri
]
YirmiAltıncıSöz, Bar-
la’da 1927-34 yılları ara-
sında Türkçe olarak telif
edilmiştir.
1...,162,163,164,165,166,167,168,169,170,171 173,174,175,176,177,178,179,180,181,182,...412
Powered by FlippingBook