İman ve Küfür Muvazeneleri - page 173

İki adam bir padişahın payitahtına giderler, o padişa-
hın mahall-i garaip olan has sarayına girerler. Biri padi-
şahı bilmez, o yerde gasıbâne, sârıkane tavattun etmek
ister. Fakat, o bahçe, o sarayın iktiza ettikleri idare ve
tedbir ve varidat ve makinelerini işlettirmek ve garip hay-
vanatın erzakını vermek gibi zahmetli külfetleri görür,
mütemadiyen ıztırap çeker. o cennet gibi bahçe, başına
bir cehennem gibi oluyor. Her şeye acıyor. İdare ede-
miyor. teessüfle vaktini geçirir. sonra da, o hırsız
edepsiz adam, tedip suretiyle hapse atılır. İkinci adam
padişahı tanır; padişaha kendini misafir bilir. Bütün o
bahçede, o sarayda olan işler, bir nizam-ı kanunla cere-
yan ettiğini, her şey bir programla, kemal-i sühuletle
işlediğini itikat eder. zahmet ve külfetleri, padişahın ka-
nununa bırakıp, kemal-i safa ile o cennet-misal bahçenin
bütün lezzetlerinden istifade edip, padişahın merhameti-
ne ve idare kanunlarının güzelliğine istinaden her şeyi
hoş görür, kemal-i lezzet ve saadetle hayatını geçirir. İşte
(1)
p
Qn
ón
µ`r
dG n
øp
e n
øp
en
G p
Qn
ón
?r
dÉp
H n
øn
e'
G r
øn
e
sırrını anla.
Dördüncü Mebhas
Eğer desen
: “Birinci Mebhasta ispat ettin ki, kade-
rin her şeyi güzeldir, hayırdır. ondan gelen şer de hayır-
dır, çirkinlik de güzeldir. Hâlbuki, şu dâr-ı dünyadaki mu-
sibetler, beliyyeler, o hükmü cerh ediyor.”
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 173 |
Y
irmi
a
lTınCı
S
öz
gönül rahatlığı.
keyfiyat:
nitelikler, özellikler.
külfet:
zahmet, sıkıntı, zorluk.
maasi:
asilikler, isyanlar.
matlûp:
istenilen, arzu edilen şey.
mebhas:
kısım, bölüm.
mehasin:
güzellikler, iyilikler.
merhamet:
acıma, şefkat göster-
me.
mesaip:
felâketler, uğursuzluklar.
meşakkat:
zahmet, sıkıntı, güçlük,
zorluk.
musibet:
felâket, dert, sıkıntı.
müncer:
dayanmak; sürüklenme.
müteaddit:
çeşitli.
mütebayin:
birbirine uymayan,
birbirinden ayrı.
nefis:
insanın kendisi, öz varlık.
nekais:
eksiklikler, noksanlıklar.
nukuş-i esma:
Cenab-ı Hakkın
isimlerinin sanatlı ve süslü görün-
tüleri, nakışları.
nur:
ziya, ışık.
rücu:
dönme, yönelme.
saadet:
mutluluk, bahtiyarlık,
mes’ut olma.
semerat:
meyveler, neticeler.
suret:
biçim, tarz, şekil.
şedit:
şiddetli.
şer:
kötülük, fenalık, çirkinlik.
şerr-i mahz:
tam bir kötülük, çir-
kinlik.
şiddet-i şefkat:
aşırı derecedeki
şefkat.
tasaffi:
saflaşma, durulaşma.
tavır:
hâl, durum, vaziyet.
tazammun:
ihtiva etme, içinde
bulundurma.
vahib-i Hayat:
hayat veren, haya-
tı bağışlayan Allah.
vaziyet:
hâl, durum.
vücut:
var oluş, varlık.
zîhayat:
hayat sahibi, canlılar.
adem:
yokluk, hiçlik.
ahval-i muhtelif:
çeşitli hâller.
âlâm:
kederler, elemler, acılar.
arız:
bulaşma, yaklaşma.
beliyyat:
belâlar, felâketler,
kederler.
beliyye:
felâket, musibet.
cennetmisal:
cennet gibi.
cerh:
bir iddiayı, bir fikri çürüt-
me.
dâr-ı dünya:
dünya âlemi.
elem:
üzüntü, acı.
hakikat:
gerçek, esas.
hâlât:
hâller, durumlar.
hayır:
iyilik, güzellik.
hayr-ı mahz:
mutlak hayır,
hayrın tâ kendisi.
hissetmek:
algılamak.
hüküm:
kaide, kural.
idare:
yönetme, yürütme.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
istinaden:
dayanarak, güve-
nerek.
işmam:
hafif olarak hissettir-
me.
itikat:
inanma.
kader:
Cenab-ı Hakkın her şe-
yi olmadan önce takdir etme-
si, plânlaması.
keder:
tasa, kaygı, acı, hüzün.
kemalât:
iyilikler, mükem-
mellikler.
kemal-i lezzet:
tam ve mü-
kemmel lezzet.
kemal-i safa:
tam bir huzur ve
1.
Kim kadere iman ederse kederden emin olur.
1...,163,164,165,166,167,168,169,170,171,172 174,175,176,177,178,179,180,181,182,183,...412
Powered by FlippingBook