Hem,
(1)
Én
¡p
JÉn
Ñs
cn
ôo
en
h p
äÉn
æp
F B Én
µr
dG p
äGs
Qn
P p
On
ón
©p
H m
ós
ªn
?o
'
¤n
Y u
?n
°U -n
G
der; her şey namına bir salâvat getirir. Çünkü, her şey
nur-i Ahmedî (
AsM
) ile alâkadardır. İşte, tesbihatta, salâ-
vatlarda hadsiz adetlerin hikmetini anla.
ÜçÜNCÜ Meyve:
ey nefis! Az bir ömürde hadsiz bir
amel-i uhrevî istersen ve her bir dakika-i ömrünü bir
ömür kadar faydalı görmek istersen ve âdetini ibadete ve
gafletini huzura kalbetmeyi seversen, sünnet-i seniyeye
ittiba et. Çünkü, bir muamele-i şer’iyeye tatbik-i amel et-
tiğin vakit, bir nevi huzur veriyor, bir nevi ibadet oluyor,
uhrevî çok meyveler veriyor.
Meselâ, bir şeyi satın aldın; icap ve kabul-i şer’iyeyi
tatbik ettiğin dakikada, o adî alış verişin bir ibadet hük-
münü alır. o tahattur-i hükm-i şer’î, bir tasavvur-i vahiy
verir; o dahi, şarii düşünmekle bir teveccüh-i İlâhî verir;
o dahi, bir huzur verir. demek, sünnet-i seniyeye tatbik-
i amel etmekle, bu fânî ömür bâkî meyveler verecek bir
hayat-ı ebediyeye medar olacak olan faydalar elde edilir.
/
¬p
JÉn
ª p
?n
cn
h $Ép
H o
øp
er
D
ƒ o
j i/
òs
dG u
»u
eo
’r
G u
»p
Ñs
ædG p
¬p
dƒ o
°Sn
Qn
h $Ép
H Gƒo
æp
e'
É n
a
(2)
@ n
¿ho
ón
à r
¡n
J r
º o
µ s
?n
©n
d o
?ƒo
©p
Ñs
JGn
h
fermanını dinle; şeriat ve sünnet-i seniyenin ahkâmları
içinde cilveleri intişar eden esma-i Hüsnanın her bir is-
minin feyz-i tecellisine bir mazhar-ı cami olmaya çalış.
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 155 |
Y
irmi
d
ördünCü
S
öz
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hayat-ı ebediye:
ahiret hayatı.
hikmet:
kâinattaki ve yaratılıştaki
İlâhî gaye.
huzur:
gönül ferahlığı, rahatlığı.
ibadet:
Allah’a karşı kulluk vazife-
sini yapma.
icap ve kabul-i şer’iye:
alış veriş-
lerde, mal sahibinin teklifi ve malı
alanın kabulünün dine uygun ol-
ması.
iman:
inanma.
intişar:
yayılma, dağılma.
ittiba:
uyma, tâbi olma.
kâinat:
yaratılmış olan şeylerin ta-
mamı.
kalbetmek:
bir hâlden diğer bir
hâle çevirmek; değiştirmek.
mazhar-ı cami:
Allah'ın birçok is-
minin tecelli ettiği yer.
medar:
vesile, dayanak.
muamele-i şer’iye:
dinî muamele,
sünnete uygun işlemler.
nefis:
insanı sürekli kötülüğe sevk
eden şehvet ve gadap duyguları-
nın kaynağı.
nevi:
çeşit.
nur-i ahmedî:
Hz. Peygamberin
nuru, hidayet güneşi.
ömür:
hayat.
peygamber:
Allah’ın elçisi.
resul:
Allah tarafından kendisine
vahiy gelen peygamber.
salâvat:
Hz. Muhammed’e rahmet
ve esenlik dileme.
sünnet-i seniye:
Peygamberimi-
zin sözlerine, emirlerine ve hare-
ketlerine dair en yüksek ve kıy-
metli hâller.
şari:
şeriatı ortaya koyan, Allah,
kanun koyucu.
şeriat:
İslâmın bütün hükümleri.
tahattur-i hükm-i şer’i:
dinin
hükmünü, kararını hatırlama.
tasavvur-i vahiy:
vahiy ile gelen
Kur’ân’ı düşünme.
tatbik:
uygulama.
tatbik-i amel:
uygun iş işleme,
uygun davranma.
tesbihat:
tesbihler, Allah’ı şanına
uygun anmalar.
teveccüh-i ilâhî:
Allah’ın sevgisi
ve ilgisi.
uhrevî:
ahirete ait.
ümmî:
okuma yazması olmayan.
zerre:
en küçük madde, atom.
adet:
sayı, miktar.
âdet:
usul, alışkanlık.
adî:
basit, bayağı.
ahkâm:
hükümler, buyruklar.
alâkadar:
ilgili, münasebetli.
amel-i uhrevî:
neticesi ahiret-
te görülecek amel, iş.
bâkî:
sonsuz, daimî.
cilve:
görünme, belirme.
dakika-i ömür:
ömür dakika-
sı.
esma-i Hüsna:
Allah’ın güzel
isimleri.
fânî:
geçici.
ferman:
emir, buyruk.
feyz-i tecelli:
Allah’ın isimleri
ve sıfatlarıyla varlık aynaların-
da görülüp belirmesinden do-
ğan feyiz ve bereket.
gaflet:
Allah’tan uzaklaşıp nef-
sinin arzularına dalma.
1.
Allah’ım! Kâinatın zerreleri ve onlardan mürekkep varlıkların adedince Muhammed’e rah-
met eyle.
2.
Siz de hem Allah’a, hem de Ona ve Onun bütün sözlerine iman eden o ümmî Peygambere,
resulüne iman edin ve o Peygambere uyun ki, doğru yolu bulmuş olasınız. (A’raf Suresi:
158.)