İman ve Küfür Muvazeneleri - page 136

vazife-i asliyesi, nihayetsiz makasıda müteveccih vezaifi-
ni görüp, acz ve fakr ve kusurunu ubudiyet suretinde ilân
etmek ve küllî nazarıyla mevcudatın tesbihatını müşahe-
de ederek, şahadet etmek ve nimetler içinde imdadat-ı
rahmaniyeyi görüp şükretmek ve masnuatta kudret-i
rabbaniyenin mu’cizatını temaşa ederek nazar-ı ibretle
tefekkür etmektir.
ey dünyaperest ve hayat-ı dünyeviyeye âşık ve sırr-ı
ahsen-i takvimden gafil insan! Şu hayat-ı dünyeviyenin
hakikatini, bir vakıa-i hayaliyede, eski said görmüş. onu
Yeni said’e döndürmüş olan şu vakıa-i temsiliyeyi dinle.
gördüm ki, ben bir yolcuyum, uzun bir yola gidiyo-
rum, yani gönderiliyorum. seyyidim olan zat, bana tah-
sis ettiği altmış altından tedricen birer miktar para veri-
yordu. Ben de sarf edip pek eğlenceli bir hana geldim.
o handa, bir gece içinde on altını kumara mumara, eğ-
lencelere ve şöhretperestlik yoluna sarf ettim. sabahle-
yin elimde hiçbir para kalmadı; bir ticaret edemedim, gi-
deceğim yer için bir mal alamadım. Yalnız, o paradan
bana kalan elemler, günahlar ve eğlencelerden gelen ya-
ralar, bereler, kederler benim elimde kalmıştı.
Birden, ben o hazin hâlette iken, orada bir adam pey-
da oldu. Bana dedi:
“Bütün bütün sermayeni zayi ettin; tokada da müsta-
hak oldun. gideceğin yere de, müflis olarak, elin boş gi-
deceksin. Fakat, aklın varsa, tevbe kapısı açıktır, bundan
sonra sana verilecek bâkî kalan on beş altından, her
acz:
zayıflık, güçsüzlük.
bâkî:
geride kalan.
dünyaperest:
dünyaya aşırı düş-
kün.
elem:
acı, keder, sıkıntı.
fakr:
fakirlik.
gafil:
duyarsız, umursamaz.
hakikat:
gerçek, doğru.
hâlet:
hâl, durum.
han:
yolcuların misafir olduğu bi-
na.
hayat-ı dünyeviye:
dünya hayatı.
hazin:
acınacak hâlde bulunan.
imdadat-ı rahmaniye:
sonsuz
rahmet sahibi Allah’ın yardımları.
keder:
gam, üzüntü.
kudret-i rabbaniye:
her şeyi ter-
biye eden Allah’ın sonsuz kudret
ve kuvveti.
kusur:
suç, kabahat.
küllî:
umumî, kapsamlı.
makasıd:
maksatlar.
masnuat:
sanat eseri varlıklar.
mevcudat:
varlıklar.
mu’cizat:
mu’cizeler.
müflis:
iflâs etmiş.
müstahak:
hak eden.
müşahede:
gözle görme, sey-
rederek anlama.
müteveccih:
yönelen.
nazar-ı ibret:
ibretle bakma.
nihayetsiz:
sonsuz.
peyda:
görünme.
sarf:
harcama.
sermaye:
mal varlığı.
seyyid:
efendi.
suret:
şekil.
sırr-ı ahsen-i takvim:
insanın
en mükemmel ve en güzel şe-
kilde yaratılmış olmanın sırrı.
şahadet:
şahitlik.
şöhretperestlik:
şöhret tut-
kunluğu.
şükür:
teşekkür.
tahsis:
ayırma.
tedriç:
azar azar
tefekkür:
bir mesele hakkın-
da zihni faaliyet gösterme, dü-
şünme.
temaşa:
ibretle ve dikkatle
bakma.
tesbihat:
tesbihler, Allah’ı ek-
sik sıfatlardan tenzih etmeler.
tevbe:
af dilime.
ubudiyet:
kulluk,
vakıa-i hayaliye:
hayalî hâdi-
se.
vakıa-i temsiliye:
örnek ola-
rak verilen hayali olay.
vazife-i asliye:
asıl vazife.
vezaif:
vazifeler.
zat:
kişi.
zayi:
elden çıkmış, kaybol-
muş.
Y
irmi
ü
çünCü
S
öz
| 136 |
iMan ve küfür Muvazeneleri
1...,126,127,128,129,130,131,132,133,134,135 137,138,139,140,141,142,143,144,145,146,...412
Powered by FlippingBook