lezzetinde binler elem izi vardır. geçmiş zamanın elem-
leri ve gelecek zamanın korkuları ve her bir lezzetin da-
hi elem-i zevali, onun zevklerini bozuyor ve lezzetinde bir
iz bırakıyor. Fakat hayvan öyle değil; elemsiz bir lezzet
alır, kedersiz bir zevk eder. ne geçmiş zamanın elemleri
onu incitir, ne gelecek zamanın korkuları onu ürkütür;
rahatla yaşar, yatar, Hâlık’ına şükreder.
demek, ahsen-i takvim suretinde yaratılan insan, ha-
yat-ı dünyeviyeye hasr-ı fikir etse, yüz derece, sermaye-
ce hayvandan yüksek olduğu hâlde, yüz derece, serçe
kuşu gibi bir hayvandan aşağı düşer. Başka bir yerde bir
temsil ile bu hakikati beyan etmiştim. Münasebet geldi,
yine o temsili tekrar ediyorum. Şöyle ki:
Bir adam, bir hizmetkârına on altın verip “Mahsus bir
kumaştan bir kat elbise yaptır” emreder. İkincisine bin
altın verir, bir pusula içinde bazı şeyler yazılı o hizmetkâ-
rın cebine koyar, bir pazara gönderir.
evvelki hizmetkâr, on altın ile, âlâ kumaştan mükem-
mel bir elbise alır. İkinci hizmetkâr, divanelik edip evvel-
ki hizmetkâra bakıp, cebine konulan hesap pusulasını
okumayarak, bir dükkâncıya bin altın vererek, bir kat el-
bise istedi. İnsafsız dükkâncı da kumaşın en çürüğünden
bir kat elbise verdi. o bedbaht hizmetkâr, seyyidinin hu-
zuruna geldi. Ve şiddetli bir tedip gördü ve dehşetli bir
azap çekti.
ahsen-i takvim:
insanın en
mükemmel ve en güzel biçim-
de yaratılması.
âlâ:
kaliteli, değerli.
azap:
büyük sıkıntı, şiddetli
acı.
bedbaht:
zavallı, talihsiz.
beyan:
anlatma, izah etme.
dehşet:
büyük korku hâli.
divane:
deli, mantıksızca dav-
ranan.
elem:
acı, üzüntü.
elem-i zeval:
sona erme ele-
mi ve acısı.
elemsiz:
acısız, üzüntüsüz.
Hâlık:
yoktan yaratan, her şe-
yi yoktan var eden, yaratıcı;
Allah.
hasr-ı fikir:
bir şeye bütün fik-
rini verme.
hayat-ı dünyeviye:
dünya ha-
yatı.
hesap pusulası:
ne alacağını
gösteren yazı.
hizmetkâr:
hizmet eden.
kat:
takım.
keder:
tasa, kaygı.
lezzet:
zevk, haz keyif.
mahsus:
kaliteli, değerli.
münasebet:
ilgi, alâka; yeri
gelme.
pusula:
bir işin nasıl yapılaca-
ğını gösteren kısa not, mek-
tup.
sermaye:
ana para.
seyyid:
efendi.
suret:
biçim, görünüş.
şükür:
hamd, teşekkür.
temsil:
misal, örnek.
Y
irmi
ü
çünCü
S
öz
| 134 |
iMan ve küfür Muvazeneleri