emeller aşikâre bir surette yazılmıştır; mahiyetimde derç
edilmiştir.
âr
°ùn
g ,âr
°ùn
g ¬p
¸ r
ôn
g ¬p
µ r
?n
H
Belki, dünyada ne varsa, numuneleri fıtratımda vardır;
umum onlara karşı alâkadarım. onlar için çalıştırıyorum,
çalışıyorum.
âr
°Sn
QG n
O ?p
c r
Qo
õo
H r
ôn
¶n
f u
ó n
e p
A?n
ôp
FB
G n
O p
ór
æn
fÉ n
e r
êÉn
«p
àr
Mp
G p
A?n
ôp
FB
G n
O
İhtiyaç dairesi, nazar dairesi kadar büyüktür, geniştir.
r
âr
°Sn
O r
Qn
O r
ón
°Sn
Q r
õ«p
f r
êÉn
«p
àr
Mp
G r
ón
°Sn
Q r
?Gn
ó o
c r
?Én
«n
N
âr
°ùn
g r
êÉn
«p
àr
Mp
G r
Qn
O âr
°ù«p
f ¬p
¸r
ôn
g
Hatta, hayal nereye gitse, ihtiyaç dairesi dahi oraya
gider; orada da hacet vardır, belki, her ne ki elde yok,
ihtiyaçta vardır. elde olmayan, ihtiyaçta vardır; elde bu-
lunmayan ise, hadsizdir.
âr
°ùn
gÉn
Jƒ o
c p
?Én
Jƒ o
c p
âr
°S n
O p
A?n
ôp
FB
G n
O ƒo
¨r
ªn
g r
QGn
ó p
àr
bp
G p
A?n
ôp
FB
G n
O
Hâlbuki, daire-i iktidar kısa, elimin dairesi kadar kısa
ve dardır.
âr
°ùn
fÉ n
¡p
L p
Qn
ón
?n
H Én
e p
äÉn
LÉn
Mn
h o
ôr
?n
a r
¢ùn
>
demek, fakr ve ihtiyaçlarım, dünya kadardır.
âr
°Sn
G zGs
õ n
é n
àn
jn
’{ p
A r
õ o
Lƒo
¸ r
ºn
gÉ n
e p
A¬n
jÉ n
e r
ôn
°S
sermayem ise, cüz-i lâyetecezza gibi cüz’î bir şeydir.
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 99 |
o
n
Y
edinCi
S
öz
alâkadar:
ilgili.
aşikâre:
apaçık.
cüz-i lâyetecezza:
bölüneme-
yen en küçük parça.
cüz’î:
küçük, az.
daire-i iktidar:
güç ve kuvvet
sahası.
derç:
yerleştirilmiş.
emel:
istek, beklenti.
fakr:
yoksulluk, muhtaçlık.
fıtrat:
yaratılış, yapı.
hacet:
ihtiyaç.
hadsiz:
sınırsız.
mahiyet:
fıtrat, yaratılış.
nazar:
görüş.
numune:
örnek.
sermaye:
servet, sahip olunan
şeyler.
suret:
şekil, biçim.
umum:
bütün.