İman ve Küfür Muvazeneleri - page 92

olan ve şiddetli meşakkat çeken zîruhların, onlara göre
bir çeşit mükâfat-ı ruhaniye ve onların istidatlarına göre
bir nevi ücret-i maneviye, o tükenmez hazine-i rahmetin-
den baid değil ki, bulunmasın. dünyadan gitmelerinden,
pek çok incinmesinler; belki memnun olsunlar.
(1)
*G s
’p
G n
Ör
«n
¨r
dG o
º n
?r
©n
j n
lâkin, zîruhların en eşrefi ve şu bayramlarda kemiyet
ve keyfiyet cihetiyle en ziyade istifade eden insan, dün-
yaya pek çok meftun ve müptelâ olduğu hâlde, dünya-
dan nefret ve âlem-i bekaya geçmek için, eser-i rahmet
olarak, iştiyakengiz bir hâlet verir. kendi insaniyeti dalâ-
lette boğulmayan insan, o hâletten istifade eder, rahat-ı
kalp ile gider. Şimdi, o hâleti intaç eden vecihlerden, nu-
mune olarak beşini beyan edeceğiz.
Birincisi
: İhtiyarlık mevsimiyle dünyevî, güzel ve ca-
zibedar şeyler üstünde fenâ ve zevalin damgasını ve acı
manasını göstererek, o insanı dünyadan ürkütüp, o fânî-
ye bedel, bir bâkî matlûbu arattırıyor.
(2)
ikincisi
: İnsanın alâka peyda ettiği bütün ahbaplar-
dan yüzde doksan dokuzu, dünyadan gidip diğer bir âle-
me yerleştikleri için, o ciddî muhabbet saikasıyla o ahba-
bın gittiği yere bir iştiyak ihsan edip, mevt ve eceli mes-
rurâne karşılattırıyor.
(3)
üçüncüsü
: İnsandaki nihayetsiz zayıflık ve âcizliği,
bazı şeylerle ihsas ettirip, hayat yükü ve yaşamak tekâlifi
ne kadar ağır olduğunu anlattırıp, istirahate ciddî bir ar-
zu ve bir diyar-ı ahere gitmeye samimî bir şevk veriyor.
(4)
âciz:
güçsüz ve kuvvetsiz.
ahbap:
dost.
alâka peyda ettiği:
ilgi duyduğu.
âlem:
dünya.
âlem-i beka:
sonsuzluk âlemi, ahi-
ret.
baid:
uzak.
bâkî:
ebedî, sonsuz.
bedel:
karşılık.
beyan etme:
anlatma, bildirme,
izah etme.
cazibedar:
çekici, cezp edici.
cihet:
yön.
dalâlet:
iman ve İslâmiyetten ay-
rılmak.
damga:
mühür, işaret.
diyar-ı aher:
diğer memleket.
ecel:
her canlının Allah tarafından
belirlenen ölüm vakti.
eser-i rahmet:
merhamet etme
ve acımanın neticesi.
eşref:
şerefli.
fânî:
geçici.
fenâ:
geçicilik.
hâlet:
durum.
hazine-i rahmet:
rahmet hazinesi,
bitmeyen nimetler.
ihsan etme:
verme.
ihsas:
hissettirme.
insaniyet:
insanlık.
intaç:
netice.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
istifade etme:
faydalanma, yarar-
lanma.
istirahat:
dinlenme.
iştiyak:
özlemek, hasret.
iştiyakengiz:
severek istemek.
kemiyet:
nicelik, sayı çokluğu.
keyfiyet:
nitelik, kalite.
lâkin:
fakat, ancak.
matlûp:
istenen, talep edilen şey.
meftun:
tutkun, âşık.
mesrurâne:
sevinçle.
meşakkat:
sıkıntı.
mevt:
ölüm.
mükâfat-ı ruhaniye:
ruha lezzet
veren manevî ödül.
müptelâ:
tutkun, düşkün.
neml suresi:
Kur’ân’ın 27. suresi.
nihayetsiz:
sonsuz.
numune:
örnek.
rahat-ı kalp:
kalp rahatlığı, hu-
zur.
saikasıyla:
sebebiyle, sevk et-
mesiyle.
şevk:
istek.
tekâlif:
teklifler, yükümlülük-
ler.
ücret-i manevîye:
manevî üc-
ret.
vecih:
yön.
zeval:
sona erme, yok olma.
zîruh:
ruh sahibi.
ziyade:
fazlaca.
1.
Gaybı Allah’tan başka kimse bilemez. (Neml Suresinin 65. ayeti ve benzeri diğer ayetlerden
alınmış bir kaidedir.)
2.
Bkz. Âl-i İmran Suresi: 185; Nisâ Suresi: 77; En'am Suresi: 70, 130; A'raf Suresi: 51.
3.
Bkz. Âl-i İmran Suresi: 157, 169; Tevbe Suresi: 111; Yunus Suresi: 7; Tâhâ Suresi: 72; Hac Su-
resi:58; Kaf Suresi: 43; Hadid Suresi: 21.
4.
Bkz. Bakara Suresi: 221; Âl-i İmran Suresi: 133; A'raf Suresi: 32; Ra'd Suresi: 35; Yâsin Suresi:
55; Zümer Suresi: 74; Muhammed Suresi: 15; Hakka Suresi: 22; Dehr Suresi: 12; Gaşiye Sure-
si: 10.
o
n
Y
edinCi
S
öz
| 92 |
iMan ve küfür Muvazeneleri
1...,82,83,84,85,86,87,88,89,90,91 93,94,95,96,97,98,99,100,101,102,...412
Powered by FlippingBook