Ben burada gördüm ki, bir tek adamın yüzünden, yüz
adam sıkıntı çekip, beraber teneffüse çıkmıyorlar. onla-
ra zulüm olur. Mert ve vicdanlı bir mü’min, küçük ve
cüz’î bir hata veya menfaatle, yüzer zararı ehl-i imana
vermez. eğer hata etse, verse, çabuk tevbe etmek lâzım-
dır.
* * *
(2)
o
¬ o
JÉn
c
n
ôn
Hn
h $G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
º o
µr
«n
?n
Y o
? n
Ó°s
ùdn
G
(1)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ѱo
S /
¬p
ª°r
SÉp
H
Aziz yeni Kardeşlerim ve Eski Mahpuslar,
Benim kat'î kanaatim gelmiş ki, buraya girmemizin
inayet-i İlâhiye cihetinde bir ehemmiyetli sebebi, sizsiniz.
Yani, nurlar, tesellileriyle ve imanın hakikatleriyle sizi bu
hapis musibetinin sıkıntılarından ve dünyevî çok zararla-
rından ve boşu boşuna gam ve hüzün ile giden hayatını-
zı faydasızlıktan badıheva zayi olmasından ve dünyanızın
ağlaması gibi ahiretinizi ağlamaktan kurtarıp, tam bir te-
selli size vermektir.
Madem hakikat budur; elbette siz dahi, denizli mah-
pusları ve nur talebeleri gibi, birbirinize kardeş olmanız
lâzımdır. görüyorsunuz ki, bir bıçak içinize girmemek ve
birbirinize tecavüz etmemek için, dışarıdan gelen bütün
eşyanız ve yemek ve ekmeğinizi ve çorbanızı karıştırıyor-
lar. size sadakatle hizmet eden gardiyanlar, çok zahmet
çekiyorlar. Hem siz, beraber teneffüse çıkmıyorsunuz;
güya canavar ve vahşî gibi birbirinize saldıracaksınız.
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 83 |
o
n
ü
çünCü
S
öz
tevbe:
Allah’tan af dileme.
vahşî:
yabanî.
vicdan:
iyiyi kötüden, hayrı şer-
den ayırt etmeye yardımcı olan.
zahmet:
sıkıntı, eziyet.
zayi:
kayıp.
zulüm:
haksızlık, eziyet.
badıheva:
boşu boşuna, fay-
dasız.
cihet:
yön.
cüz’î:
küçük, parça.
dünyevî:
dünyaya ait.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
gardiyan:
infaz memuru, ha-
pishane görevlisi.
hakikat:
gerçek.
hata:
kusur, yanlışlık yapma.
hizmet:
bir uğurda bir işin ya-
pılması için çalışma.
hüzün:
keder.
inayet-i ilâhiye:
Allah’ın yar-
dımı.
kanaat:
inanma, kanma.
kat’î:
kesin, tam.
kusur:
eksiklik.
lâzım:
gerek.
mahpus:
hapsedilmiş olan.
menfaat:
fayda, çıkar.
mert:
cesur, özü sözü bir olan.
musibet:
belâ, sıkıntı.
mü’min:
iman eden, inanan.
sadakat:
bağlılık.
tecavüz:
haddini aşma.
teneffüs:
soluklanma, hava al-
ma.
tenzih:
her türlü eksik ve nok-
sandan uzak ve yüce tutma.
teselli:
rahatlatma.
1.
Her türlü kusur ve noksanlıktan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.