olamaz. Çünkü, “
zarara rızasıyla girene merhamet edil-
mez ve lâyık değildir
.”
Cenab-ı Hak bizi ve sizi bu zamanın cazibedar fitne-
sinden kurtarsın ve muhafaza eylesin, âmin.
* * *
On Üçüncü Sözün İkinci Makamının Haşiyesidir
(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ѱo
S /
¬p
ª°r
SÉp
H
risale-i nur’daki hakikî teselliye mahpuslar çok muh-
taçtırlar. Hususan, gençlik darbesini yiyip taze ve şirin
ömrünü hapiste geçirenlerin, nurlara ekmek kadar ihti-
yaçları var.
evet, gençlik damarı akıldan ziyade hissiyatı dinler.
His ve heves ise kördür, akıbeti görmez; bir dirhem ha-
zır lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih eder; bir da-
kika intikam lezzeti ile katleder, seksen bin saat hapis
elemlerini çeker; ve bir saat sefahat keyfiyle, bir namus
meselesinde, binler gün hem hapsin, hem düşmanın en-
dişesinden sıkıntılarla ömrünün saadeti mahvolur.
Bunlara kıyasen, bîçare gençlerin çok vartaları var ki,
en tatlı hayatını, en acı ve acınacak bir hayata çeviriyor-
lar. Ve bilhassa şimalde koca bir devlet, gençlik hevesa-
tını elde ederek, bu asrı fırtınalarıyla sarsıyor. Çünkü,
akıbeti görmeyen kör hissiyatla hareket eden gençlere
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 75 |
o
n
ü
çünCü
S
öz
lezzet:
zevk, haz, keyif.
mahpus:
tutuklu, hapiste yatan.
mahv:
yok, etme.
makam:
manevî mevki.
merhamet:
acımak, şefkat göster-
mek
mizan:
ölçü.
muhafaza:
koruma.
muhtaç:
ihtiyacı olan.
saadet:
mutluluk.
sefahat:
yasak zevk ve eğlence.
şimal:
kuzey.
tenzih:
Allah’ı şanına lâyık olma-
yan şeylerden, her türlü eksik ve
noksandan uzak ve yüce tutma.
tercih:
seçme, beğenme.
teselli:
güzel sözler söyleyerek ra-
hatlatma.
varta:
uçurum, tehlike, büyük
tehlike.
ziyade:
daha çok.
akıbet:
son, netice.
âmin:
Allah’ım, kabul eyle!
asır:
yüzyıl, asır, .
batman:
yaklaşık sekiz kg.
ağırlığında bir ağırlık ölçüsü.
bîçare:
zavallı.
bilhassa:
özellikle.
cazibedar:
çekici, cazibeli.
Cenab-ı Hak:
şeref ve azamet
sahibi yüce Allah.
darbe:
musibet, belâ.
dirhem:
yaklaşık üç grama
denk olan bir ağırlık ölçüsü.
elem:
dert, üzüntü.
endişe:
merak, kaygı.
fitne:
ahlâkta ve toplum düze-
ninde azgınlık ve bozguncu-
luk, baştan çıkarma.
hakikî:
gerçek.
hapis:
bir yere kapatıp dışarı
çıkarmama, salıvermeme.
haşiye:
dipnot.
hazır:
şimdiki, eldeki.
heves:
nefsin hoşuna giden is-
tek ve arzu.
hevesat:
nefsin hoşuna giden
istekler ve arzular.
his:
duygu.
hissiyat:
hisler, duygular.
hususan:
özellikle.
ihtiyaç:
muhtaç.
intikam:
öç alma.
katil:
öldürme, katletme.
keyif:
hoşlanma hissi.
kıyasen:
benzetme.
kusur:
eksiklik.
1.
Her türlü kusur ve noksanlıktan uzak olan Allah’ın adıyla.