İman ve Küfür Muvazeneleri - page 70

ile hâl-i hazırda gösterdikleri gibi, istikbaldeki ahval dahi,
meselâ elli sene sonraki hâlleri bir sinema ile gösterilse
idi, ehl-i sefahat, şimdiki güldüklerine yüz binlerce nefrin
ve nefret edip ağlayacaktılar.
dünya ve ahirette ebedî ve daimî süruru isteyen, iman
dairesindeki terbiye-i Muhammediyeyi (
AsM
) kendine
rehber etmek gerektir.
* * *
Birkaç Bîçare Gençlere Verilen Bir Tembih,
Bir Ders, Bir İhtardır
Bir gün yanıma parlak birkaç genç geldiler. Hayat ve
gençlik ve hevesat cihetinden gelen tehlikelerden sakın-
mak için tesirli bir ihtar almak isteyen bu gençlere, ben
de, eskiden risale-i nur’dan medet isteyen gençlere de-
diğim gibi, dedim ki:
sizdeki gençlik kat'iyen gidecek. eğer siz daire-i meş-
ruada kalmazsanız, o gençlik zayi olup başınıza hem
dünyada, hem kabirde, hem ahirette kendi lezzetinden
çok ziyade belâlar ve elemler getirecek. eğer terbiye-i İs-
lâmiye ile, o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak, iffet
ve namusluluk ve taatte sarf etseniz, o gençlik manen
bâkî kalacak ve ebedî bir gençlik kazanmasına sebep ola-
cak.
ahiret:
öteki dünya.
ahval:
hâller, durumlar.
bâkî:
kalıcı ve devamlı.
belâ:
musibet, gam, keder, afet.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
cihet:
yön.
daimî:
sürekli.
daire-i meşrua:
dinin uygun gör-
düğü helâl daire.
ebedî:
sonu olmayan, sürekli.
ehl-i sefahat:
yasaklara ve günah-
lara düşkün kimseler.
elem:
üzüntü, acı.
hâl:
şimdiki zaman.
hâl-i hazır:
şimdiki durum.
hayat:
yaşayış, yaşama.
hevesat:
nefsin hoşuna giden
gelip geçici istek ve arzular.
iffet:
namus, ırz.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
istikbal:
gelecek.
kat’iyen:
kat’î olarak, kesin
olarak.
lezzet:
zevk, haz, keyif.
manen:
duyguca, ruhça, mana
itibarıyla.
medet:
inayet, yardım.
meselâ:
misal olarak.
namus:
edep, hayâ, ahlâk.
nefret:
tiksinme, ikrah.
nefrin:
sövüp sayma, lânet
okuma.
nimet:
iyilik, ihsan, bağış.
rehber:
yol gösteren, kılavuz,
delil.
risale-i nur:
Nur risalesi, Bedi-
üzzaman Said Nursî’nin eserle-
rinin adı.
sarf:
harcama.
sürur:
sevinç.
şükür:
görülen bir iyiliğe karşı-
lık hoşnutluk, memnunluk ve
minnettarlık ifade etme, te-
şekkür.
taat:
Allah’ın emirlerini yerine
getirme, Allah’tan korkup ya-
saklarından kaçınma.
tembih:
uyarma, ikaz.
terbiye-i islâmiye:
İslâmî ter-
biye.
terbiye-i
Muhammediye:
Peygamberimizin
terbiyesi
(sünnet-i seniye).
zahirî:
görünürde.
zayi:
kaybolma.
zevk:
tad alma.
ziyade:
pek fazla.
o
n
ü
çünCü
S
öz
| 70 |
iMan ve küfür Muvazeneleri
1...,60,61,62,63,64,65,66,67,68,69 71,72,73,74,75,76,77,78,79,80,...412
Powered by FlippingBook