“unsuriyet, menfi milliyet”i tutar. semeratı ise, “heve-
sat-ı nefsaniyeyi tatmin” ve “hacat-ı beşeriyeyi tezyittir.”
Hâlbuki, kuvvetin şe’ni “tecavüz”dür. Menfaatin şe’ni,
her arzuya kâfi gelmediğinden, “üstünde boğuşmak”tır.
düstur-i cidalin şe’ni “çarpışmak”tır. Unsuriyetin şe’ni,
başkasını yutmakla beslenmek olduğundan, “teca-
vüz”dür. İşte bu hikmettendir ki, beşerin saadeti selp ol-
muştur.
Amma hikmet-i Kur’âniye ise
, nokta-i istinadı, kuvve-
te bedel “hakkı” kabul eder. gayede menfaate bedel “fa-
zilet ve rıza-i İlâhîyi” kabul eder. Hayatta düstur-i cidal
yerine “düstur-i teavünü” esas tutar. Cemaatlerin rabıta-
larında unsuriyet, milliyet yerine “rabıta-i dinî ve sınıfî ve
vatanî” kabul eder. gayatı, hevesat-ı nefsaniyenin teca-
vüzatına set çekip ruhu maâliyata teşvik ve hissiyat-ı ul-
viyesini tatmin eder ve insanı kemalât-ı insaniyeye sevk
edip insan eder.
Hakkın şe’ni “ittifak”tır. Faziletin şe’ni “tesanüt”tür.
düstur-i teavünün şe’ni “birbirinin imdadına yetişmek”-
tir. dinin şe’ni “uhuvvet”tir, “incizap”tır. nefsi gemle-
mekle bağlamak, ruhu kemalâta kamçılamakla serbest
bırakmanın şe’ni “saadet-i dâreyn”dir.
®
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 65 |
o
n
i
kinCi
S
öz
rabıta:
bağ.
rabıta-i dinî ve sınıfî ve vatanî:
din, sınıf ve vatan bağı.
rıza-i ilâhî:
Allah rızası.
saadet:
mutluluk.
saadet-i dâreyn:
dünya ve ahiret
mutluluğu.
selp olmak:
ortadan kalkmak.
semerat:
verim, kâr, fayda.
set:
engel.
sevk:
yollama, ulaştırma.
sınıfî:
sosyal tabakalarla ilgili.
şe’n:
icap, gerek.
tatmin:
doyurma.
tecavüz:
haddini aşma, söz ve ha-
rekette ileri gitme, saldırma, sataş-
ma.
tecavüzat:
saldırılar, tecavüzler.
temsil:
kıyaslama tarzında ben-
zetme.
tesanüt:
dayanışma.
teşvik:
heveslendirmek.
tezyit:
çoğalma, artırma.
uhuvvet:
kardeşlik.
unsuriyet:
ırkçılık.
vatanî:
vatana ait.
bedel:
karşılık.
cemaat:
topluluk, toplum.
cihet-i tefevvuk:
üstünlük
yönü.
cihet-i ulviyet:
üstün taraf.
düstur-i cidal:
mücadele ve
kavga prensibi.
düstur-i teavün:
yardımlaş-
ma prensibi.
fazilet:
manevî değer ve üs-
tünlük.
gayat:
gayeler, amaçlar.
gaye:
amaç, hedef.
hacat-ı beşeriye:
insanî ihti-
yaçlar.
hak:
doğru, gerçek.
hevesat-ı nefsaniye:
nefsi is-
tek ve arzular, nefse ait istek-
ler.
hikmet:
her şeyin belirli gaye-
lere yönelik olarak, manalı,
faydalı ve tam yerli yerinde ol-
ması.
hikmet-i kur’âniye:
Kur’ân’a
mahsus hikmet, Kur’ân’ın hik-
meti.
hissiyat-ı ulviye:
yüce duygu-
lar.
imdat:
yardım.
incizap:
kapılma, bağlanma.
ittifak:
ortak bir gayede anlaş-
ma.
kâfi:
yeterli.
kelâm:
sözler.
kelimat-ı ilâhîye:
İlâhî sözler,
kelimeler.
kemalât:
mükemmellikler.
kemalât-ı insaniye:
insana ait
olgunluklar.
maâliyat:
yüksek ve derin fi-
kirler.
menfaat:
fayda, kâr.
menfi milliyet:
ırkçılık.
nokta-i istinat:
dayanak nok-
tası.