Ve o sahra ise, şu arz ve dünyadır.
Ve o aslan ise, ölüm ve eceldir.
Ve o kuyu ise, beden-i insan ve zaman-ı hayattır.
Ve o altmış arşın derinlik ise, ömr-i vasatî ve ömr-i ga-
libî olan altmış seneye işarettir.
Ve o ağaç ise, müddet-i ömür ve madde-i hayattır.
Ve o iki siyah ve beyaz hayvan ise, gece ve gündüz-
dür.
Ve o ejderha ise, ağzı kabir olan tarik-ı berzahiye ve
revak-ı uhrevîdir. Fakat o ağız, mü’min için zindandan
bir bahçeye açılan bir kapıdır.
(1)
Ve o haşerat-ı muzırra ise, musibat-ı dünyeviyedir. Fa-
kat, mü’min için, gaflet uykusuna dalmamak için tatlı
ikazat-ı İlâhiye ve iltifatat-ı rahmaniye hükmündedir.
Ve o ağaçtaki yemişler ise, dünyevî nimetlerdir ki, Ce-
nab-ı kerîm-i Mutlak onları ahiret nimetlerine bir liste,
hem ihtar edici, hem müşabihleri, hem cennet meyveleri-
ne müşterileri davet eden numuneler suretinde yapmış.
(2)
Ve o ağacın, birliğiyle beraber muhtelif başka başka
meyveler vermesi ise, kudret-i samedâniyenin sikkesine
ve rububiyet-i İlâhiyenin hatemine ve saltanat-ı ulûhiye-
tin turrasına işarettir. Çünkü, bir tek şeyden her şeyi
yapmak, yani, bir topraktan bütün nebatat ve meyveleri
yapmak, hem bir sudan bütün hayvanatı halk etmek,
(3)
ahiret:
öteki dünya.
arşın:
68 cm olan eski bir uzun-
luk ölçüsü.
arz:
yeryüzü.
beden-i insan:
insan vücudu.
Cenab-ı kerîm-i Mutlak:
sınırsız
ikram sahibi olan Allah.
davet:
çağırma.
dünyevî:
dünya ile ilgili.
ecel:
her mahlûkun ve canlının
Allah tarafından takdir edilen ölüm
vakti.
ejderha:
canavar, vahşî hayvan.
gaflet:
nefsine uyarak Allah’ı ve
emirlerini unutmak.
halk etmek:
yaratmak.
haşerat-ı muzırra:
zararlı böcek-
ler.
hatem:
mühür.
hayvanat:
hayvanlar.
hükmünde:
değerinde, yerinde.
ihtar:
hatırlatma, uyarma.
ikazat-ı ilâhiye:
Allah tarafından
yapılan uyarılar.
iltifatat-ı rahmaniye:
sonsuz mer-
hamet sahibi Allah’ın insana gü-
zel davranışları.
işaret:
gösterge, belirti.
kabir:
mezar.
kudret-i samedâniye:
hiçbir şe-
ye muhtaç olmayan ve her şey
kendisine muhtaç olan Allah’ın
gücü.
madde-i hayat:
hayat için lüzum-
lu madde.
muhtelif:
çeşitli
musibat-ı dünyeviye:
dünyadaki
sıkıntılar.
müddet-i ömür:
ömür süresi.
mü’min:
Allah’a ve emirlerine
inanan.
müşabih:
benzer.
müşteri:
alıcı.
nebatat:
bitkiler.
nimet:
giyecek ve yiyecek gi-
bi şeyler.
nimet:
iyilik, ihsan, giyecek ve
yiyecek gibi şeyler.
numune:
örnek.
ömr-i galibî:
çoğunluğun ya-
şama süresi.
ömr-i vasatî:
ortalama yaşa-
ma süresi.
revak-i uhrevî:
ahiret alemi.
rububiyet-i ilâhiye:
Allah’ın
terbiye ediciliği.
sahra:
geniş saha.
saltanat-ı ulûhiyet:
kâinatta
şerik kabul etmez İlâhî salta-
nat.
sikke:
damga.
suretinde:
şeklinde.
tarik-ı berzahiye:
ahiret yo-
lu.
turra:
imzası.
zaman-ı hayat:
hayat zama-
nı
zindan:
hapishane.
1.
Buharî, Cenaiz: 68, 87; Müslim, Cennet: 70; Neseî, Cenaiz: 110; Müsned, 3:3, 4:287.
2.
Bkz. Bakar suresi: 25.
3.
Bkz. Enbiya Suresi: 30.
S
ekizinCi
S
öz
| 60 |
iMan ve küfür Muvazeneleri