İman ve Küfür Muvazeneleri - page 57

azîm:
büyük.
baht:
kısmet, tâli'.
bahtiyar:
bahtlı, mutlu, kutlu.
bedbaht:
bahtsız, mutsuz.
bostan:
bahçe.
davet:
çağırmak.
dehalet:
sığınmak.
dehşet:
ürküntü.
elîm:
acı veren.
et’ime:
yiyecekler.
fihriste:
içindekiler; katalog.
hâkim:
hükmeden.
hayalî:
hayale dalmış.
hizmetkâr:
hizmetçi.
ihzar:
hazırlamak.
ilham:
Allah tarafından kalbe
ihsan edilen feyiz ve hakikat-
ler.
inkılâp:
dönmek, değişme.
işaret:
belirti.
kat’î:
kesin.
leziz:
çok lezzetli.
mahfî:
gizli.
meyvedar:
meyveli.
mu’cize:
benzerini yapmak-
tan insanların âciz kaldığı şey.
muntazır:
beklemekte.
musahhar:
emre verilmiş, ita-
atkâr.
muvazene:
düşünme, karşı-
laştırma.
nefis:
kendi, şahıs.
nezih:
temiz, pak.
niyaz:
yalvarma, dua.
numune:
örnek, misal.
revnaktar:
göz alıcı , süslü.
rıza:
hoşnutluk, memnunluk;
tasvip etme, kabul.
suret:
şekil, görünüş.
suretinde:
şeklinde, tarzında.
şahane:
pek güzel.
tezyin:
süslemek, donatmak.
tılsım:
herkesin bilip çözeme-
diği gizli sır.
vakit:
zaman.
vaziyet:
durum.
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 57 |
S
ekizinCi
S
öz
sonra ağacın başına baktı, gördü ki, incir ağacıdır. Fa-
kat, başında binlerle ağacın meyveleri vardır. o vakit bü-
tün bütün korkusu gitti. Çünkü, kat’î anladı ki, bu incir
ağacı bir listedir, bir fihristedir, bir sergidir. o mahfî hâ-
kim, bağ ve bostanındaki meyvelerin numunelerini bir
tılsım ve bir mu’cize ile o ağaca takmış ve kendi misafir-
lerine ihzar ettiği et’imeye birer işaret suretinde o ağacı
tezyin etmiş olmalı. Yoksa, bir tek ağaç, binler ağaçların
meyvelerini vermez.
sonra niyaza başladı. tâ, tılsımın anahtarı ona ilham
oldu. Bağırdı ki: “ey bu yerlerin Hâkim’i! senin bahtına
düştüm. sana dehalet ediyorum ve sana hizmetkârım ve
senin rızanı istiyorum ve seni arıyorum.”
Ve bu niyazdan sonra birden kuyunun duvarı yarılıp şa-
hane, nezih ve güzel bir bahçeye bir kapı açıldı. Belki
ejderha ağzı o kapıya inkılâp etti. Ve aslan ve ejderha iki
hizmetkâr suretini giydiler. Ve onu içeriye davet ediyor-
lar. Hatta, o aslan, kendisine musahhar bir at şekline girdi.
İşte ey tembel nefsim ve ey hayalî arkadaşım! geliniz,
bu iki kardeşin vaziyetlerini muvazene edelim. tâ, iyilik
nasıl iyilik getirir ve fenalık nasıl fenalık getirir, görelim,
bilelim.
Bakınız, sol yolun bedbaht yolcusu, her vakit ejderha-
nın ağzına girmeye muntazırdır, titriyor. Ve şu bahtiyar
ise, meyvedar ve revnaktar bir bahçeye davet edilir.
Hem o bedbaht, elîm bir dehşette ve azîm bir korku
içinde kalbi parçalanıyor. Ve şu bahtiyar ise leziz bir
1...,47,48,49,50,51,52,53,54,55,56 58,59,60,61,62,63,64,65,66,67,...412
Powered by FlippingBook