İman ve Küfür Muvazeneleri - page 49

Ve o iki tılsım ise, Cenab-ı Hakka iman ve ahirete
imandır. evet, şu kudsî tılsım ile ölüm, insan-ı mü’mini
zindan-ı dünyadan bostan-ı cinana, huzur-i rahman’a
götüren bir musahhar at ve Burak suretini alır. onun
içindir ki, ölümün hakikatini gören kâmil insanlar, ölümü
sevmişler. daha ölüm gelmeden ölmek istemişler.
(1)
Hem zeval ve firak, memat ve vefat ve darağacı olan
mürur-i zaman, o iman tılsımı ile, sâni-i zülcelâl’in taze
taze, renk renk, çeşit çeşit mu’cizat-ı nakşını, havarik-ı
kudretini, tecelliyat-ı rahmetini, kemal-i lezzetle seyir ve
temaşaya vasıta suretini alır. evet, güneşin nurundaki
renkleri gösteren âyinelerin tebeddül edip tazelenmesi
ve sinema perdelerinin değişmesi daha hoş, daha güzel
manzaralar teşkil eder.
Ve o iki ilâç ise, biri sabır ile tevekküldür. Hâlık’ının
kudretine istinat, hikmetine itimattır. öyle mi? evet,
emr-i
(2)
o
¿ƒo
µ n
« n
a r
øo
c
’e malik bir sultan-ı Cihan’a acz tezke-
resiyle istinat eden bir adamın ne pervası olabilir? zira,
en müthiş bir musibet karşısında,
(3)
n
¿
ƒo
©p
LGn
Q p
¬ r
« n
dp
G B É s
fp
Gn
h ! É s
fp
G
deyip, itminan-ı kalp ile rabb-i rahîm’ine itimat eder.
evet, ârif-i billâh, aczden, mehafetullahtan telezzüz
eder. evet, havfta lezzet vardır. eğer bir yaşındaki bir ço-
cuğun aklı bulunsa ve ondan sual edilse: “en leziz ve en
tatlı hâletin nedir?” Belki diyecek: “Aczimi, zaafımı anla-
yıp, validemin tatlı tokadından korkarak, yine validemin
şefkatli sinesine sığındığım hâlettir.”
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 49 |
Y
edinCi
S
öz
me.
itminan-ı kalp:
kalben emin oluş.
kâmil:
olgun, kemal sahibi.
kemal-i lezzet:
tam lezzet.
kudret:
güç, takat.
kudsî:
mukaddes, yüce, temiz.
leziz:
tatlı, zevkli, lezzetli.
lezzet:
tat, zevk.
malik:
sahip olan.
mehafetullah:
Allah korkusu.
memat:
ölüm.
mu’cizat-ı nakış:
süslemedeki
mu’cizeler.
musahhar:
emre verilmiş, uysal,
musibet:
belâ, felâket.
mürur-i zaman:
zaman aşımı.
müthiş:
dehşet veren, korkutan.
perva:
korku.
rabb-i rahîm:
sonsuz merhamet
ve şefkat sahibi ve her şeyi terbi-
ye eden Allah.
sabır:
dayanma, katlanma.
sâni-i zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her şeyi sanatla yaratan
Allah.
seyir:
ibret için bakma; gezip gör-
me.
sine:
göğüs.
sual etmek:
sormak.
sultan-ı Cihan:
cihanın sultanı olan
Allah.
suretini:
şeklini, durumunu.
şefkat:
safî sevgi besleme.
tebeddül:
başkalaşma, değişme.
tecelliyat-ı rahmet:
rahmet te-
cellileri, görüntüleri.
telezzüz:
tat ve zevk almak.
temaşa:
hoşlanarak bakmak, sey-
retmek.
teşkil etme:
meydana getirme,
oluşturma.
tevekkül:
sebeplere sarıldıktan
sonra neticesini Allah’a bırakma.
tezkere:
belge.
tılsım:
herkesin bilip çözemediği
gizli sır
valide:
anne.
vasıta:
neden, sebep.
vefat:
ölüm.
zaaf:
iktidarsızlık, kudretsizlik. za-
yıflık.
zeval:
sona erme, yok olma.
zindan-ı dünya:
dünyanın ehl-i
iman için Cennete nispeten zin-
dan hükmündeki hayatı.
zira:
çünkü.
acz:
güçsüzlük, kuvvetsizlik.
ahiret:
kıyametten sonra
kurulacak ebedî âlem.
arif-i billâh:
Allah'ı tanıyan,
bilen kimse.
bostan-ı cinan:
Cennet bah-
çeleri.
Burak:
Cennete mahsus bir
binek,
darağacı:
idama mahkûm
olanların asıldıkları sehpa.
emr-i
o
¿ƒo
µ n
«n
a r
øo
c
:
verildiği anda
mutlaka yerine getirilen “Ol!”
emri; Allah’ın gücü, kudreti.
firak:
ayrılık.
hakikat:
gerçek.
hâlet:
durum, hâl, vaziyet.
Hâlık:
yoktan var eden yara-
tıcı olan Allah.
havarik-ı kudret:
Allah’ın kud-
retinin olağanüstü eserleri.
havf:
korku, korkma.
hikmet:
ilim; iyilik.
huzur-i rahman:
Rahman’ın
huzuru.
iman:
inanç.
insan-ı mü’min:
inançlı insan.
istinat:
dayanma, güvenme.
itimat:
güvenme, emniyet et-
1.
Bkz. Yusuf Suresi: 101.
2.
“Ol!” der, oluverir. (Yâsin Suresi: 82.)
3.
Biz Allah’ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz. (Bakara Suresi: 156.)
1...,39,40,41,42,43,44,45,46,47,48 50,51,52,53,54,55,56,57,58,59,...412
Powered by FlippingBook