İman ve Küfür Muvazeneleri - page 43

hazinelerini ve hikmet definelerini açar. Ve bununla sa-
hibini, saadet-i ebediyeye müheyya eden bir mürşid-i
rabbanî derecesine çıkar.
Meselâ, göz, bir hassedir ki, ruh bu âlemi o pencere
ile seyreder. eğer Cenab-ı Hakka satmayıp, belki nefis
hesabına çalıştırsan, geçici, devamsız bazı güzellikleri,
manzaraları seyir ile şehvet ve heves-i nefsaniyeye bir
kavvat derekesinde bir hizmetkâr olur. eğer gözü, gözün
sâni-i Basîr’ine satsan ve onun hesabına ve izni daire-
sinde çalıştırsan, o zaman şu göz, şu kitab-ı kebir-i kâina-
tın bir mütalâacısı ve şu âlemdeki mu’cizat-ı sanat-ı rab-
baniyenin bir seyircisi ve şu küre-i arz bahçesindeki rah-
met çiçeklerinin mübarek bir arısı derecesine çıkar.
Meselâ, dildeki kuvve-i zaikayı Fâtır-ı Hakîm’ine sat-
mazsan, belki nefis hesabına, mide namına çalıştırsan, o
vakit midenin tavlasına ve fabrikasına bir kapıcı dereke-
sine iner, sukut eder. eğer rezzak-ı kerîm’e satsan, o
zaman dildeki kuvve-i zaika, rahmet-i İlâhiye hazineleri-
nin bir nazır-ı mahiri ve kudret-i samedâniye matbahla-
rının bir müfettiş-i şakiri rütbesine çıkar.
İşte ey akıl, dikkat et! Meş’um bir alet nerede, kâinat
anahtarı nerede?
ey göz, güzel bak! Adî bir kavvat nerede, kütüphane-i
İlâhînin mütefennin bir nazırı nerede?
Ve ey dil, iyi tat! Bir tavla kapıcısı ve bir fabrika yasak-
çısı nerede, hazine-i hassa-i rahmet nazırı nerede?
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 43 |
a
lTınCı
S
öz
müheyya etmek:
hazır hale ge-
tirmek.
mürşid-i rabbanî:
her şeyi terbi-
ye, sevk ve idare eden Allah’a yö-
nelten yol gösterici.
mütalâacı:
bir şeyi etraflıca
inceleyen, düşünen ve okuyan.
mütefennin:
fen bilgisi olan, fen-
lerden anlayan.
nazır-ı mahir:
kabiliyetli nezaret-
çi, bakıcı.
nazır:
yardımcı, yöneten.
nefis:
kötülüğü isteyen, ona yön-
lendiren, iyilikten alıkoyan güç.
rahmet:
şefkat etme, esirgeme.
rahmet-i ilâhiye:
Allah’ın rahme-
ti.
rezzak-ı kerîm:
İkram sahibi olan
rızık verici Cenab-ı Hak.
rütbe:
derece, makam.
saadet-i ebediye:
sonsuz mutlu-
luk; Cennet hayatı.
sâni-i Basîr:
her şeyi hakkıyla gö-
ren ve her şeyi sanatla yaratan
Allah.
sukut:
düşüş, alçalış.
şehvet:
cinsî istek, iştiha.
tavla:
at ahırı.
adî:
basit, normal.
âlem:
dünya, cihan.
define:
saklı ve gömülü.
kıymetli ve değerli şeyler.
derece:
seviye, makam.
dereke:
aşağı mertebe, alt de-
rece, negatif seviye.
fâtır-ı Hakîm:
her şeyi bir
maksada uygun ve hikmetle
benzersiz bir şekilde yaratan
Allah.
hasse:
duyu organı.
hazine-i hassa-i rahmet:
yal-
nızca Allah’a ait olan rahmet
hazinesi.
heves-i nefsaniye:
nefse ait
istekler.
hikmet:
ilim; İlâhî gaye.
hizmetkâr:
hizmetçi.
kâinat:
bütün âlemler, varlıklar.
kavvat:
kendisindeki bir ema-
neti başkasına peşkeş çeken,
satan.
kitab-ı kebir-i kâinat:
büyük
bir kitap gibi manalar ve hik-
metler ifade eden kâinat.
kudret-i samedâniye:
hiçbir
şeye muhtaç olmayan ve her
şey kendisine muhtaç olan Al-
lah’ın gücü.
kuvve-i zaika:
tat alma du-
yusu; dil.
küre-i arz:
yerküre; dünya.
kütüphane-i ilâhî
: Allah’ın ya-
rattığı bütün varlıkların tanı-
tıldığı kütüphane, tabiat.
matbah:
mutfak.
meş’um:
kötü; uğursuz.
mu’cizat-ı sanat-ı rabbani-
ye:
her şeyi terbiye ve idare
eden Allah’ın sanat mu’cize-
leri.
mübarek:
uğurlu, hayırlı.
müfettiş-i şakir:
verilen ni-
metlere şükreden müfettiş.
1...,33,34,35,36,37,38,39,40,41,42 44,45,46,47,48,49,50,51,52,53,...412
Powered by FlippingBook