İman ve Küfür Muvazeneleri - page 34

yolu mütefavit derecede katederler. Bir kısım ehl-i takva,
berk gibi, bin senelik yolu bir günde keser. Bir kısmı da,
hayal gibi, elli bin senelik bir mesafeyi bir günde kateder.
kur’ân-ı Azîmüşşan şu hakikate iki ayetiyle işaret eder.
(1)
o bilet ise namazdır. Bir tek saat, beş vakit namaza
abdestle kâfi gelir. Acaba, yirmi üç saatini şu kısacık ha-
yat-ı dünyeviyeye sarf eden ve o uzun hayat-ı ebediyeye
bir tek saatini sarf etmeyen ne kadar zarar eder, ne ka-
dar nefsine zulmeder, ne kadar hilâf-ı akıl hareket eder!
zira, bin adamın iştirak ettiği bir piyango kumarına yarı
malını vermek, akıl kabul ederse –hâlbuki kazanç ihtima-
li binde birdir– sonra yirmi dörtten bir malını yüzde dok-
san dokuz ihtimal ile kazancı musaddak bir hazine-i ebe-
diyeye vermemek, ne kadar hilâf-ı akıl ve hikmet hare-
ket ettiğini, ne kadar akıldan uzak düştüğünü kendini âkıl
zanneden adam anlamaz mı?
Hâlbuki, namazda ruhun, kalbin, aklın büyük bir raha-
tı vardır. Hem, cisme de o kadar ağır bir iş değildir.
Hem, namaz kılanın diğer mübah dünyevî amelleri, gü-
zel bir niyet ile ibadet hükmünü alır. Bu surette bütün
sermaye-i ömrünü ahirete mal edebilir. Fânî ömrünü bir
cihette ibka eder.
abdest:
namaz ve sair ibadetler
öncesinde yapılan temizlik.
ahiret:
kıyametten sonra kurula-
cak olan âlem, öte dünya.
âkıl:
akıllı.
amel:
fiil, iş, emek.
arş:
göğün en üst tabakası.
arzedilme:
sunulma.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
berk:
şimşek.
Cebrail:
Dört büyük melekten, va-
hiy indirmekle görevli olanı.
cihet:
yön, taraf.
derece:
seviye, mertebe.
dünyevî:
dünyaya ait.
ehl-i takva:
Allah’tan korkan, emir-
lerine bağlı olan dindar kimseler.
fânî:
geçici, sonu olan.
hadis:
Peygamber Efendimizin ge-
nel kural değerindeki söz ve dav-
ranışları.
hakikat:
gerçek.
hayal gibi:
çok sür’atli yol alan.
hayat-ı dünyeviye:
dünya haya-
tı.
hayat-ı ebediye:
sonsuz hayat.
hazine-i ebediye:
ebedî hazine;
Cennet.
hikmet:
İlâhî gaye.
hilâf-ı akıl:
akla ters.
hükmünü alma:
değerini alma.
ibadet:
kulluk vazifesi.
ibka:
bâkîleştirme, sonsuzlaştır-
ma.
ihtimal:
mümkün olma; olabilir-
lik.
iman:
Resul-i Ekremin tebliğ etti-
ği inanılması gerekli esasları ka-
bul etme.
işaret:
hatırlatma, bildirme.
iştirak:
ortaklık.
kâfi:
yeterli.
katetmek:
aşıp geçmek.
kısım:
bölüm, kesim.
kur’ân-ı azîmüşşan:
şanı yüce
Kur’ân.
mal:
dünyada sahip olunan şey-
ler; zaman.
mesafe:
uzaklık.
musaddak:
tasdik ile doğru-
lanan.
mübah:
yeme, içme, yürüme
gibi günlük davranışlar.
mütefavit:
çeşitli.
namaz:
İslâmın beş emrinden
birisi.
nefis:
kişiyi, her zaman kötü-
lüğe götürmeye zorlayan duy-
gu; kendisi.
rahîm:
“sonsuz şefkat ve mer-
hamet sahibi, çok bağışlayıcı
olan” anlamında Allah’ın bir
ismi.
rahman:
“sonsuz merhamet
ve şefkatle bütün varlıkları rı-
zıklandıran” anlamında Allah’ın
bir ismi.
sarf:
harcama.
sermaye-i ömür:
ömür ser-
mayesi.
surette:
şekilde.
tedbir:
idare, çekip çevirme.
zulmetmek:
haksızlık etmek.
1.
Bkz. Secde Suresi 5 ve Mearic Suresi 4. ayetler:
“O, göklerden yere kadar her işi yerli yerince tedbir ve idare eder. Sonra bütün işler, sizin
gününüzle bin sene kadar uzun olan kıyamet gününde Ona arz edilir.” (Secde Suresi: 5.)
“Melekler ve Cebrail, elli bin sene uzunluğunda bir gün olan kıyamet gününde, Allah’ın em-
rini almak üzere Arşa yükselirler.” (Mearic Suresi: 4.)
d
ördünCü
S
öz
| 34 |
iMan ve küfür Muvazeneleri
1...,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33 35,36,37,38,39,40,41,42,43,44,...412
Powered by FlippingBook