Beşinci Söz
W
(1)
n
¿
ƒo
æ°p
ù r
?o
r
º o
g n
øj/
ò s
dGn
h Gr
ƒn
?s
JG n
øj/
ò s
dG n
™n
e %G s
¿
p
G
N
AMAz
kılmak ve büyük günahları işlememek ne de-
rece hakikî bir vazife-i insaniye ve ne kadar fıtrî, müna-
sip bir netice-i hilkat-i beşeriye olduğunu
(2)
görmek ister-
sen, şu temsilî hikâyeciğe bak, dinle:
seferberlikte, bir taburda, biri muallem, vazifeperver,
diğeri acemi, nefisperver iki asker beraber bulunuyordu.
Vazifeperver nefer talime ve cihada dikkat eder, erzak
ve tayınatını hiç düşünmezdi. Çünkü anlamış ki, onu
beslemek ve cihazatını vermek, hasta olsa tedavi etmek,
hatta indelhace lokmayı ağzına koymaya kadar devletin
vazifesidir. Ve onun asıl vazifesi, talim ve cihaddır. Fa-
kat, bazı erzak ve cihazat işlerinde işler: kazan kaynatır,
karavanayı yıkar, getirir.
ona sorulsa: “ne yapıyorsun?”
“devletin angaryasını çekiyorum,” der. demiyor:
“nafakam için çalışıyorum.”
diğer şikemperver ve acemi nefer ise, talime ve har-
be dikkat etmezdi. “o devlet işidir. Bana ne!” derdi.
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 35 |
B
eşinCi
S
öz
namaz:
İslâmiyetçe günün belirli
vakitlerinde yerine getirilen iba-
det, dua, beş vakit ibadet.
nefer:
asker, er.
nefisperver:
kendini beğenen, nef-
sini seven.
netice-i hilkat-i beşeriye:
insa-
nın yaratılışının neticesi.
rahman:
tüm varlıkların rızıkları-
nı ve geçim şekillerini içine alan
rahmet sahibi Allah.
rahîm:
çok merhametli, esirge-
yen, koruyan Allah.
seferberlik:
harbe hazır bulun-
maklık.
şikemperver:
mideye düşkün.
tabur:
bölüklerden teşekkül eden
bir askerî birlik.
takva:
Allah korkusu; günahlar-
dan kaçınma.
talim:
öğretme, yetiştirme, eğit-
me.
tayınat:
erzak, yiyecek, gıda, ta-
yınlar.
tedavi:
iyileştirme.
temsilî:
hakikati gösteren örnek,
akla yaklaştıran örnek, sembolik.
vazife:
görev, yapılması gereken-
ler, işler.
vazife-i insaniye:
insanlık vazife-
si, insan olmanın gerektirdiği gö-
rev.
vazifeperver:
vazife sever; çalış-
mayı sever.
acemi:
tecrübesiz; yabancı; ye-
ni, müptedi.
angarya:
karşılıksız, ücretsiz
olan iş.
asıl:
temel, kaide, esas.
cihad:
Allah yolunda vatan ve
din için düşmanla savaşma.
cihazat:
cihazlar, maddî ma-
nevî aletler, lüzumlu edevat.
erzak:
rızıklar, nimetler.
fıtrî:
doğuştan, yaratılıştan, fıt-
rata ait ve yaratılışla ilgili; ta-
biîlik.
günah:
Allah’ın emirlerine ay-
kırı davranış, dinî suç.
hakikî:
gerçek.
harp:
savaş.
hikâye:
olmuş veya olması
mümkün olayları yazılı veya
sözlü olarak anlatma,
indelhace:
ihtiyaca göre, ihti-
yaç duyulduğunda.
karavana:
askerlere yemek
dağıtmakta kullanılan derince
bakır kap.
muallem:
eğitim görmüş, bil-
gili.
münasip:
uygun, denk.
nafaka:
yiyecek parası, geçin-
mek için gerekli olan şey.
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. • Şüphesiz ki Allah takvaya sarılanlarla, iyilik yapan
ve iyi kullukta bulunanlarla beraberdir. (Nahl Suresi: 128.)
2.
Bkz. Nisâ Suresi: 31; Şûra Suresi: 37; Necm Suresi: 32.
]
BeşinciSöz, Barla’da
1927’de Türkçe olarak
telif edilmiştir.