İkinci hasaret:
emanette hıyanet cezasını çekecek-
sin. Çünkü, en kıymettar aletleri en kıymetsiz şeylerde
sarf edip nefsine zulmettin.
Üçüncü hasaret:
Bütün o kıymettar cihazat-ı insani-
yeyi hayvanlıktan çok aşağı bir derekeye düşürüp, hik-
met-i İlâhiyeye iftira ve zulmettin.
Dördüncü hasaret:
Acz ve fakrın ile beraber, o pek
ağır hayat yükünü zayıf beline yükleyip, zeval ve firak sil-
lesi altında daim vaveylâ edeceksin.
Beşinci hasaret:
Hayat-ı ebediye esasatını ve saadet-i
uhreviye levazımatını tedarik etmek için verilen akıl,
kalp, göz ve dil gibi güzel hediye-i rahmaniyeyi cehen-
nem kapılarını sana açacak çirkin bir surete çevirmektir.
Şimdi satmaya bakacağız. Acaba, o kadar ağır bir şey
midir ki, çokları satmaktan kaçıyorlar? Yok! kat’a ve as-
la! Hiç öyle ağırlığı yoktur. zira, helâl dairesi geniştir,
keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur. Fe-
raiz-i İlâhiye ise hafiftir, azdır. Allah’a abd ve asker ol-
mak öyle lezzetli bir şereftir ki, tarif edilmez. Vazife ise,
yalnız bir asker gibi, Allah namına işlemeli, başlamalı.
Ve Allah hesabıyla vermeli ve almalı. Ve izni ve kanunu
dairesinde hareket etmeli, sükûnet bulmalı. kusur etse
istiğfar etmeli: “Yâ rab, kusurumuzu affet. Bizi kendine
kul kabul et. emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi
emanette emin kıl. Âmin!” demeli ve ona yalvarmalı.
* * *
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 45 |
a
lTınCı
S
öz
keyif:
hoşlanma, memnunluk.
kıymettar:
değerli, pahalı, kıymet-
li.
kusur:
hata, yanlış.
levazımat:
gerekli olan şeyler.
nefis:
kendi, şahıs.
saadet-i uhreviye:
ahiret saade-
ti, huzuru.
sarf:
harcama.
sille:
tokat.
suret:
şekil.
sükûnet:
rahat, huzur, dinginlik.
tedarik:
hazırlama, sağlama, kar-
şılama.
vaveylâ:
çığlık, feryat.
vazife:
görev.
yümün:
kuvvetli uğur, bereket.
zeval:
sona erme, yok olma.
zulüm:
haksızlık, eziyet.
abd:
kul, yaratıcısına ibadet
eden.
acz:
güçsüzlük, kuvvetsizlik.
alet:
vasıta, araç, makine.
âmin:
“Yâ Rabbi! Öyle olsun,
kabul eyle!” manasında du-
adan sonra söylenir.
asla:
hiç bir zaman; kesinlikle.
cihazat-ı insaniye:
insandaki
maddî ve manevî organlar.
daim:
devamlı.
dereke:
alt derece, düşük
seviye.
emanet:
birisine koruması için
verilen şey
emin:
emniyette, koruma al-
tında.
esasat:
esaslar, temeller; pren-
sipler.
fakr:
ihtiyaç, yoksulluk.
feraiz-i ilâhiye:
Allah’ın emir-
leri.
firak:
ayrılık, ayrılma.
hafif:
ağır olmayan.
haram:
İslâmiyetçe yasakla-
nan iş ve şeyler.
hasaret:
zarar, ziyan, kayıp.
hayat-ı ebediye:
sonsuz ha-
yat.
hediye-i rahmaniye:
sonsuz
merhamet ve şefkat sahibi
olan Allah’ın verdiği nimetler.
helâl dairesi:
İslâmiyetçe ya-
saklanmayan her şey.
hikmet-i ilâhiye:
Allah’ın her
şeyi bir sebebe bağlaması.
hıyanet:
hainlik, vefasızlık.
iftira:
yalan yere birisini suçlu
göstermek, birisine suç atmak.
istiğfar:
Cenab-ı Allah’tan ku-
surların affedilmesini, günah-
ların bağışlanmasını isteme.
kabzetmek:
almak, tutmak.
kâfi:
yeterli.
kat’a:
asla, kesinlikle.